Ah güzel İstanbul...

A -
A +

Lirik bir yazı yazmayacağım, merak etmeyin. Ekonomik yorumlara ayrılmış bir köşede de sadece duygulara hitap eden bir yazı uygun düşmez. Ama Genel Yayın Müdürümüzün de hoşgörüsüne sığınarak, bazen rakamlar dünyasının dışına çıkmaya çalışıyor ve sözel gerçekler üzerine de bir şeyler yazıyorum. Bayram süresince İstanbul'da dolaşırken (daha doğrusu dolaşamazken!), yaşadığımız şehrin muhteşem geçmişini, olağanüstü potansiyelini, yegane konumunu, iktisadi ve sosyal çekim gücünü düşündüm. Ve bu harika beldeyi, maddeten de manen de geri dönülemez biçimde tahrip ettiğimizi ve hâlâ da tahrip etmeye devam ettiğimizi bir kere daha hissettim. Bilhassa son 15 yıl, İstanbul'u mamur edilen bir belde halinden çıkarmış, yağmalanan bir rant pazarı haline getirmiş. Arazisiyle, binasıyla, sokağıyla, parkıyla bu güzel kent, bu şehirde medeni bir şekilde yaşamak isteyenlerin elinden kayıp gidivermiş. Nereye mi? Mafyanın, köşe dönmecilerin, taşradan gelip parayı bulunca "şehirli" oldum zanneden tahripkarların ellerine... Son yıllarda tatlı su entellerinin ağzında sakız olan bir kavram, markalaşmak. "İstanbul'u markalaştırmak" da bu minvalde konuşulur hep. İstanbul yüzyıllardır markadır zaten; tektir, yeganedir. Yurt dışına gidenler bilir, birçok yabancı Türkiye'den önce hatırlar bu ismi... Yapılması gereken, bu şehri yaşanabilir, kalınabilir, gezilebilir hale getirmektir sadece. Gerisi kendiliğinden gelir. Yürünemeyen yolları, işgal edilmiş alanları, nezaketten yoksun kalabalıkları, ulaşılamayan menzilleri varken, siz bu kenti ne kadar marka(!)laştırabilirsiniz ki. İstanbul, taşranın yokedici tasallutu altında. Belediyeler de, mülki idare de, İstanbul'u uygar bir yaşam ve cazibe merkezi olarak hayal edenler de önce bu gerçeği kabul edecekler. Dünyada İstanbul'a eşdeğer tüm şehirler göç alır. Lakin bu şehirlerin bir yaşam kültürü, dokusu, yazılı olmayan kaideleri vardır ve oraya yerleşenler kendilerini buna uydurabildikleri takdirde şehir onları bünyesine alır. Oysa İstanbul'a göç edenler, bu kente uymayı bırakın, kenti kendi ölçü ve kuralsızlıklarına uydurmaya uğraştılar yıllarca. El hak başarılı da oldular. İstanbul can çekişiyor maalesef... Dilerim ona gönül verenler, acısını görmezler.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.