Alaşağı

"Bak, dava kabul edildi ama borsa çökmedi, dolar fırlamadı, hani ekonomi etkilenecekti" diye ortalıkta gezinen "parlak beyinlere" soruyorum: Küresel krizden az hasarla çıkma hesapları yaparken siyasi istikrarı "darbelenen" Türkiye ekonomisinin ne kadar büyüyebileceği hakkında fikriniz var mı? Peki 40 milyar dolar cari açığın nasıl finanse edileceğini düşünüyor musunuz? Büyük aracı kurumların yıl sonu enflasyon tahminlerini %10'a çektiklerini, büyümede dramatik düşüşler beklediklerini, işsizlik artışının kaçınılmaz olduğuna dair tahminlerini biliyor musunuz? "Türkiye'de demokrasi ve parlamento alaşağı edilmek isteniyor, kapatma kararı çıkarsa müzakereler durur" diyen AB yöneticilerini işittiniz mi? *** Prof. Seyfettin Gürsel "kapatma kararı büyük iktisadi şok demektir. AB müzakereleri askıya alır, iç talep çöker, ekonomi %7-8 daralır" diyor. Objektif ve yetkin bir iktisat profesörü olan Seyfettin Hoca'nın "Arjantin'deki krizin benzeri yaşanır" tespitini bu "parlak beyinler" idrak edebilirler mi bilmiyorum. *** "100 yıl geri gideceğimize 20 yıl geri gidelim." Gökhan Özgün'ün dünkü yazısında aktardığı bir okuyucu yorumu kapatma davasını alkışlayan zihniyetin çarpık bakış açısını çok güzel özetliyor. Demokrasi sakatlanırmış, ekonomi darmadağın olurmuş, özgürlükler daralırmış ne gam! Yeter ki "seçimle gelen ama gazete kupürleriyle gönderilmek istenen" bu iktidar alaşağı edilsin. *** Bu ülkede bazı insanlar bir karar vermeli: Uygar, "muasır medeniyet seviyesine" ulaşmış, müreffeh ve özgür bir ülkede mi yaşamak istiyorlar, korkuların ve hezeyanların sınırladığı, halkının iradesi statüko tarafından derdest edilmiş, mevcut düzenin devamı için hukukun eğilip bükülebildiği bir ülkede mi? Türkiye zorlanıyor; toplumdan gelen değişim ve hak talepleri üst yapıda çok kuvvetli bir dirençle karşılanıyor. İnşallah değişim hükmünü icra eder bu arkaik yapı geleceğimizi karartmaz.