19 Mayıs kutlamalarının 'mahiyet değiştirmesi'nin çıkardığı patırtı içinde esas mesele gözden kaçtı yine.
Tartışılması gereken 'milli bayram'lardaki kutlamaların nasıl yapılacağı mıdır, bu günlerin fazlalık ve suniliği mi?
23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos, 29 Ekim...
Devletin 90 yıllık çabasına,kutsanması için var gücüyle abanmasına, yasaya, yasağa, baskıya, zorlamaya,abartıya rağmen, 'milli bayram'ların küçük bir zümre dışında benimsendiğini, bayram gibi yaşanıp hissedildiğini kim söyleyebilir?
Kimse 'demek ki halka yeterince anlatamamışız' demesin..
İlkokulda başlayıp bir ömür boyu devam eden zorunlu endoktrinasyona ve türlü propagandaya rağmen toplum bu 'milli bayram' denilen günleri benimsemedi.
Sadece tatil günü olarak yararlandı.
Neden benimsemediğini 'müesses nizamın ve onun hakim ideolojisinin bu ülkenin insanıyla var olan doku uyuşmazlığında aramak gerekir.
Bu doku uyuşmazlığı, dayatılana tepki olarak bir başka bayramın halk tarafından benimsenmesine yol açtı.
Benim antagonist bayram dediğim bu bayram, 29 Mayıs İstanbul'un fethi...
Antagonist karşıtlık, zıtlık ifade eden bir terim; tıpta bir ilacın veya maddenin etkisini nötralize etmeye, azaltmaya yarayan karşıt madde manasına geliyor.
Resmî ideolojinin 'mecbur kutlayacaksınız' diye dayattığı 'bayram'lara karşı, ülkenin 'dindar ve muhafazakâr ötekilerinin' dört elle sarıldıkları bir 'bayram' olmuş 29 Mayıs...
Fetih kutlamaları zıtlıktan doğan bir sun'i bayram aslında..
Hemen kızanlar olabilir bu söze...
İstanbul 1453'te fethedildi.
Lakin Osmanlı imparatorluğu, siyasi, tarihi, en önemlisi de dinen çok önemli bir dönüm noktası olan fethi bir bayram veya hususi gün olarak hiçbir zaman kutlamadı.
Kutlama ihtiyacı veya lüzumu hissetmedi.
Ta ki İttihat Terakki dönemine kadar...
Bugünkü coşkun hale ise 1970'lerde geldi.
Dindar (ve tabii milliyetçi) siyasetçilerin, -o zamanki tasnifle milliyetçi muhafazakârların- sahiplenmesiyle de mübalağalı törenlerle kutlanmaya başlandı.
29 Mayıs, hakim ideolojinin dayatmalarından bunalan dindarlar için bir ferahlama, sahiplenme vesilesiydi aslında...
Osmanlı'nın 450 yıl boyunca İstanbul'un fethini kutlamaması, bir vakarın ve büyüklüğün ifadesi belki de...
Böbürlenmeye ihtiyaç duymayan bir vakarın...
Bu yıl 29 Mayıs kutlamalarının da şekli değiştiriliyormuş.
Ulubatlı'nın surlara bayrak dikmesi, karadan yürütülen gemiler gibi canlandırmalar olmayacakmış.
İstanbul'un fethi tarihî ve dinî bakımdan çok önemli bir hadise...
Üstelik biz Müslümanlar için, hadis-i şerifle müjdelendiği için bambaşka bir değeri var.
Fatih Sultan Mehmet Han'ın bu fethi hangi saiklerle, hangi şartlarda ve hangi gaye ile yaptığını öğrenmek ve öğretmek gerekir.
Lakin, kurulu düzenin Osmanlı'yı yok sayan ideolojisine ve 'milli bayram' dayatmalarına tepki olarak ortaya çıkmış olan fetih kutlamalarının sun'iliğini aklıselim ile, bir kez daha düşünsek iyi olmaz mı?