2003 yılının son ayına giriyoruz. Yani sene bitiyor. Faydacı bir mantıkla baktığımızda, bu yılın hem ekonomik hem de siyasi sonuçlar itibariyle olumlu geçtiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Faiz hadlerinde, enflasyonda son 20-30 yılın en düşük seviyeleri yakalandı. Avrupa Birliği üyeliğinde hepimizi en çok geren mevzu, siyasi reformlar idi. Öyle ya, Türkiye gibi bir "kendine özgü şartlar zengini!" ülkede, demokratik iyileşmeler sağlamak bir hayli cesaret işiydi. Devleti, "emir-komuta" sisteminden çıkarıp, "kuvvetlerin ayrılığı ve katılımcı yönetim" demek olan, demokratik sisteme adapte etmek, bu yönde kanunlar çıkarmak hepimizin gözünde büyüyordu. Ancak, tek parti iktidarının sağladığı karar etkinliği, yürütülen ekonomik programın müspet sonuçlarının alınmaya başlaması, siyasi karar sürecini de kolaylaştırdı. Bir de baktık ki, "yok canım mümkün değil" denilen kanuni düzenlemeler, "uyum paketleri" şeklinde sökün etmişler. Avrupa bile şaşırdı bu hıza. AB içinde Türkiye'yi istemeyen ve "nasılsa bunlar siyasi kriterleri yerine getiremezler" diyenler apışıp kaldılar. Türkiye, tüm kanuni düzenlemeleri kolunun altına koyup kapıya dayanmıştı. Uygulama mı?. O konuda da samimi ve kararlı bir hükümet vardı nasıl olsa. Önce inanalım Ekonomi sahasında durum farklı değil. Makro göstergeler giderek iyileşiyor. Bu tempoda bir Türkiye, 2006 yılında iktisadi kriterleri ( Maastricht) yakalayabilir. Reformların da uygulama sonuçları da alınmaya başlanırsa -ki istenirse olabilir- Türkiye 3-4 yıl sonra AB üyeliğine "teknik olarak" hazır hale gelir. "Hadi be kardeşim, çok iyimsersin" diyebilirsiniz. Lütfen bir yıl öncesini hatırlayın. Enflasyon, faiz gibi ekonomik hedeflere herkes dudak bükerek bakıyordu. Yüzde 20 enflasyon veya yüzde 28 faiz, birçoğunuz için fazlasıyla iyimserdi. Şimdi ise, 2004 yılının ortalarında tek haneli enflasyona ulaşmaktan bahseden, reel faizleri yüzde 10 seviyesine indiren birçok ekonomist tahmini okuyorum. Borçlanma düzeyinin 2004 sonunda , AB standardı olan yüzde 60 civarına düşeceği, revaçta olan bir tahmin mesela. Demek ki, AB artık o kadar uzak değil, en azından kriterlere ulaşılabilirlik açısından.