Avrupa resesyon eşiğindeyken buna da şükür... mü?

A -
A +

TÜİK'in açıkladığı son rakamlara göre Nisan-Haziran döneminde Türkiye reel olarak hiç büyümemiş diyebiliriz. Nominal %1.9 olan oranı, nüfus artış hızını da dikkate alarak efektif hale getirirsek, kişi başı gelir olarak yerimizde saymışız. 2008'de büyüme hızında -dünya finans piyasalarındaki altüst oluşu da dikkate alarak- bir yavaşlama bekleniyordu. Ancak, martta açılan parti kapatma davasının ekonominin böğrüne bir bıçak gibi girdiği, gelen rakamlardan anlaşılıyor. İç talepteki büyüme bir önceki yılın üçte birine inmiş; dış sermaye girişi negatife dönmüş. Bu "ucube dava"nın hem sokaktaki insanın tüketim kararlarını, hem de sermayenin yatırım kararını ne derece olumsuz etkilediği aşikâr... *** İkinci çeyrekte büyümenin daha da düşük gelmesini engelleyen başlıca faktör bankacılık sektörü olmuş, görebildiğim kadarıyla... Sanayi üretiminin azaldığı, tüketimin hız kestiği, tarımın ise küçüldüğü bir konjonktürde bankacılık %9.4 büyümüş. Yeni Milli Gelir serilerinde eskisinden farklı olarak bankacılık sektörü (finansal aracılık hizmetleri) %10 ağırlığa sahip. Dolayısıyla ikinci çeyrekteki büyümenin yaklaşık binde 9'u, yani neredeyse yarısı bankacılıktan geliyor. *** Beklenenin bir hayli altında gelen ikinci çeyrek büyümesi, zaten düşük olan yıl sonu tahminlerini daha da aşağıya çekecektir. İç talebin daralmasa bile hız kesmesi de, enflasyon üzerinde talep baskısı olmadığını ortaya koyuyor. Merkez Bankasının, faiz indirimi konusunda eli biraz daha rahatladı sanki... İhracatın, özellikle euro bölgesindeki ekonomik yavaşlama ile birlikte zorlanacağını tahmin ederek, büyümenin daha da çok ivme kaybetmemesi için MB'nin faiz indirimi kararında proaktif olması gerekiyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.