'Başörtüsü ve Kürtlerden nefret eden Türk burjuvazisi beni tiksindiriyor' demiş yazar Orhan Pamuk... Gerçi tiksindirmek kelimesi de latent bir nefret içeriyor ama, onu yazarın güçlü kelime kullanma alışkanlığına verelim. Pamuk'un tespiti doğru...ama eksik... Bu ülkede dindar ve Kürt nefreti, daha doğrusu Cumhuriyetin 'makbul vatandaşlarının' kendileri gibi olmayan bütün unsurlara duydukları nefret, seçkinci bir tavra dayansa da, arka planında, resmî ideolojinin kutsalları vardır. Zira bu ülkenin okullarında -bugün bile- Kemalist doktriner bir eğitimin unsurları hâlâ tüm canlılığıyla sürmektedir. Doğru, başörtülü (dolayısıyla dindar) olmak, Kürt olmak, aynı zamanda dışarlıklı, köylü, taşralı olmaktır bu ülkenin mütegallibesinin zihninde... Köylüleri Kızılay'a sokmayan bir cumhuriyetin asr-ı saadeti özlemi vardır hâlâ 'ulusalcılaik' mahallelerde... Lokantalarında, okullarında, hatta apartmanlarında görmemeyi, 'öyle insanların' var olduğunu bilmemeyi tercih ederler. Rahatsız olur, bunu da en kaba ve dışavurumcu biçimde ortaya koyarlar. Lakin bu ayrımcı nefret sadece burjuvazi ile dindarlar arasında değil maalesef... Ulusalcılaikler ile onların nefret ettiği dindarlar, kimi zaman başka bir ortak nefret nesnesinde buluşabiliyorlar pekâlâ... Kürtler sözkonusu olduğunda, şoven milliyetçilikle malul birçok dindar, maruz kaldıkları nefretin aynısını pekâlâ başkalarına yöneltebiliyorlar. Başörtülü görünce 'kimyası bozulan' bir İzmirli laik ile, onun nefretinin hedefi olan başörtülü kadın, 'ortak bir başka nefret nesnesi olan Kürtlere karşı', başlarında bayraklı, kalpaklı bantlarla yan yana nefretlerini haykırabiliyorlar. Hülasa, bu ülkede nefret, okullarda başlayıp resmî milliyetçilikle devam eden bir kesintisiz sürecin output'u, çıktısı, sonucu... Biz 'kim kimden nefret ediyor'dan bir adım ileriye çıkıp nefretin, toplumun doğal tepkisi olarak kabul edilmesine itiraz etmeliyiz. Başörtülü dindar insanlara gösterilen laikçi nefreti tel'in edip, Kürtlere gösterilen milliyetçi nefreti mazur görmek, her şeyden önce hak ve adalet telakkisini aşındırır. Hak ve adaletin aşındığı bir ülkede nefretin, ayrımcılığın kimi ne zaman vuracağını kestirmekse mümkün olmaz.