Hükümet muarızları ile TÜSİAD öncülüğündeki "mahvolacağız" korosunun asabı bugünlerde bir hayli bozuk olsa gerek... Önce IMF başkanı Kahn "Türkiye'nin artık bize ihtiyacı yok" dedi. Akabinde S&P ve Moody's, nihayet lütfettiler ve ülke kredi notunu yükseltme sinyali verdiler. Dün bizim gazetenin manşetinde görmüşsünüzdür; Bankalar Birliği Başkanı Ersin Özince "IMF'siz de iyi gidiyoruz" diyordu. Bir yıldır "IMF anlaşması gecikti, artık çok geç, olan oldu, bundan sonrası felaket..." diye ortalığı velveleye verenlerin asabı bozulmasın da ne yapsın! *** IMF ile anlaşma imzalanabilir de... Yönetiminde yer aldığımız, ortak olduğumuz bir kuruluş IMF... Üstelik ekonominin bugünkü sağlam yapısında olumlu katkısını inkâr etmememiz gereken bir kuruluş... Lakin kriz öncesindeki dünya ekonomisinin doğrularıyla şimdinin doğrularının uyuşmadığı yerler var. Ve IMF'nin çözüm ve destek setleri -hâlâ- bir önceki düzenin paradigmasının etkisinde... "Ne olursa olsun IMF ile anlaşalım"cıların ıska geçtiği realite bu... Nitekim Kahn da bu realitenin farkında olduğu için "Türkiye'nin bize ihtiyacı yok" diyebiliyor. Ali Babacan'ın dün New York'ta söylediği "detaylarda uzlaşırsak IMF ile anlaşabiliriz" beyanı da bu gerçeğin teyidi aslında... *** IMF kredisi -Babacan'ın ifadesiyle- ucuz bir kaynak... Yabancı sermaye akışının azaldığı bir dönemde tabii ki işimize yarar. Ama, o kaynağı almak uğruna kriz sonrasının gerçeklerine ve Türkiye'nin önceliklerine gözümüzü kapamamamız lazım... Ekonomi yönetimi -önceleri tereddütler uyandırsa da- süreci iyi götürmüştür. Komplekse kapılmaya gerek yok; bu hakkı teslim etmek gerekir. Ersin Özince de -bence- dünkü beyanıyla bu hakkı teslim etmiştir.