Önce faizi indirip karşılıkları arttırdı. Dün de görevinin sadece fiyat istikrarı değil, finansal istikrar olduğunu açıkladı. "Benim işim fiyat istikrarını sağlamak; kur, cari açık, ekonomik büyüme önceliğim değil" diyen Merkez Bankası yok artık... Başkan Durmuş Yılmaz, görevden ayrılmasına 3 ay kala alışageldiğimiz profilinin dışına çıkıp piyasayı şaşırttı. İktisatçılar -geleneksel olarak- bu konuda da ayrı düştüler. Beğenen, gerekliydi diyen, yetersiz bulan, yan etkilerinden bahseden... Hocalar bunu tartışadursunlar, Merkez'in kararlarının -kısa vadede- en elle tututulur etkisi bankalara olacak. Şu ana kadar düşen tahvil faizlerinden güzel kârlar yazan, konut kredisi ve kredi kartı hacimlerini geometrik olarak büyüten bankalar için "güzel kâr" dönemi sona erebilir. Nasıl mı? Yüzde 7'nin altına gerileyecek tahvil bileşikleri, konut değerinin yüzde 75'i ile sınırlanan konut kredileri, yüzde 40'a çekilen kredi kartı asgari ödeme oranları, işi "borç verip faiz geliri almak" olan bankaların kredi hacmini daraltacak. Üstüne bir de "kısa vadede" yüzde 8'e, "uzun vadede" yüzde 5'e yükseltilen mevduat karşılıklarını koyun. Bankaların işinin pek kolay olmayacağını görürsünüz. *** Bu yazıyı yazarken 49 bankanın genel müdürü, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ile toplantı yapıyorlardı. MB Başkanı Yılmaz, BDDK Başkanı Bilgin ve SPK Başkanı Akgiray'ın da katıldığı bu toplantıda neler konuşulduğunu daha sonra öğrenebileceğiz. Ama genel müdürlerin toplantıda "şen kahkahalar" atmayacaklarını tahmin edebiliriz. Sıcak paranın akışını kısıtlayıcı önlemler önce bankaları etkiler. Zira sıcak para bankacılık sistemi üzerinden girer ve çıkar. Hakeza düşen faizler de aktiflerinin üçte biri devlet tahvilinden oluşan bankalar için "azalan faiz geliri" demektir. "Bir defalık" iskonto kârlarının sürdürülemeyeceği açıktır. Bir süredir işlem komisyonlarına yüklenen bankaların, yeni dönemde şubeden içeri giren herkesten bir komisyon almak için inovatif yöntemler geliştireceğini tahmin etmek zor olmasa gerek...