"En iyisi en sade olandır". Amerikalıların bu motto'su, bizim manevi iklimimizde şöyle karşılık bulmuş. "Her şeyin hayırlısı vasat (orta) olandır". İtidali, tevazuyu, tatmin duygusunu kuşatan bir düstur... Minicik bir noktadır insan, uçsuz bucaksız kainatın içinde bir toz zerresidir... Ama o kainattaki en kıymetli varlıktır aynı zamanda. Akıl, idrak, duygu bahşedilen yegane varlık. Ve bunları kullandığı oranda şereflenen bir varlık. Rabbimizin sonsuz kudreti karşısında acizliğini tüm hücrelerinde hissedecek kadar çaresiz, ama kainatın sınırlarını merak edecek kadar pervasız.. Kimi zaman ordularının başında dünyaya meydan okuyan muzaffer bir kumandan, kimi zaman ağrıyan dişinden dolayı mefluç bir aciz... Bir yanda genetik teknolojisiyle yaradılışa kafa tutmaya yeltenen bir agnostik, diğer yanda gözle görülmeyen bir mikrop veya kanser hücresine yenilen bir çaresiz... Tüm çelişkileriyle insan... Evren'in en paradoksal varlığı... Ömür Oysa sınırlı bir ömrümüz var. Belki uzun, belki kısa... Bu süreyi durdurulamayan hırsların, tatmin edilemeyen isteklerin, dizginlenemeyen öfkelerin cenderesinde geçirebileceğimiz gibi, basit ve sahici keyiflerin, huzur veren neşelerin, kuşatıcı sevgilerin ferahlığında ömrümüzü tamamlayabiliriz. Sıkıntılar, üzüntüler? Olacak tabii ama sabrımız ne güne duruyor? Ya tereddütler, endişeler? Rabbimiz tevekkül denen sihirli gücü bahşetmemiş mi bizlere? Sıcaklar herkesi kavuruyor. Kendini muktedir zanneden insanoğlu, atmosferdeki birkaç derecelik değişim karşısında acziyetini iliklerine kadar hissediyor. Hayat, her hal ve şartta hükmünü icra ediyor dostlar. Dünya hali çok karmaşık, çok kaotik olabilir. Ama gelin siz, kendi küçük dünyanızda basit ama hayatın ta kendisi olan mutlulukları fark edin.. Huzurun yanı başınızda ete,kemiğe büründüğünü göreceksiniz.