Bedelini ödemek

A -
A +

AB Yunanistan'ın borcundan 100 milyar euro silmeye karar verdi. Karşılığında da can yakıcı mali reformlar ve kısıtlamalar şartı koydu. Yunanistan bu operasyonu referanduma götürmeye karar verdi. Merkel ve Sarkozy de referandumdan hayır çıkarsa, bunun Yunanistan'ın euro'ya da hayır dediği anlamına geleceğini söylediler. 'Bu pakete hayır derseniz, biz de size para birliğinin kapısını gösteririz' dediler. Önce bayram eden piyasalar yangın yerine döndü. Niye bayram etmişlerdi, niye şimdi toz duman oldu faslına girmiyorum. AB sadece Yunanistan'da değil, birliğin maliye politikalarında reform yapmadığı sürece bu çalkantı devam eder. AB'nin adı birlik ama ne maliye politikalarında, ne borçlanma politikalarında birlik yok. Dağıttıkları kaynakları sözde denetliyorlar ama denetimin ne kadar doğru(!) yapıldığı Yunanistan örneğiyle ortaya çıktı. Siyasi olarak da karar mekanizmalarının ne kadar ağır çalıştığını gördük. Avrupa Birliği, Çin'den Japonya'dan destek dilenmeden önce, kendi içinde hızlı ve kararlı bir yeknesaklık sağlamak zorunda... Aksi halde borç silmekle, istikrar fonu oluşturmakla sadece pansuman yapmaya devam eder. Konjonktürel bir şanssızlığı da var AB'nin... Birliğin 3 temel direği olan Almanya, Fransa ve İngiltere'de vizyonu ve çapı kısıtlı hükümetler var. Merkel, Sarkozy, Cameron... Al birini vur ötekine... İşi zor, çok zor AB'nin... Bedelini ödemek Bitmeyen yas Türkiye'de sivil siyaset idari ve siyasi statükodan kurtulmaya çalışırken hep bir devasa engele takılıyor. Bu engelin adı ideolojik vesayet... İdeolojik vesayetin güç aldığı referanslar ise Atatürkçülük olarak sunuluyor. Esasında bir ideolojiden ziyade, bir hegemonya aracı, bir korkutma unsuru olarak da kullanılıyor bu referanslar.. Sosyolog Hilal Kaplan, bu referansları siyaset felsefesi açısından sorgulamak gibi zahmetli ve bir o kadar da cesaret isteyen bir işe girişmiş. Önce bir yüksek lisans tezi olarak işlemiş konuyu... Sonra da kitaplaştırmış. 'Türkiye'nin 'Ölmeyen' Babası: Atatürkçü gençliğin imkânsız yası'(*) berrak ve nesnel bir üslupla, bu ülkenin ideolojik vesayetinin arka planını tahlil ediyor. Atatürkçü düşünce kulüplerinden gençlerle yüz yüze mülakatlar yaparak elde ettiği bulguları, sosyolojinin ve çağdaş psikolojinin süzgecinden geçirerek sağlam bir tahlile ulaşıyor Kaplan... İncitmeden, itham etmeden sorguluyor, Atatürkçülük imgesini... Okunası bir kitap... (*):Timaş Yayınları, Ekim 2011 Kelam-ı Kibar Üç zümreye, üç şey çirkin düşer: İdarecilere sertlik, âlimlere mal sevdası, zenginlere cimrilik. Molla Cami (rahmetullahi aleyh)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.