Beşiktaş

A -
A +

Tanıyanlar bilir, çok iyi bir Beşiktaş taraftarı, aynı zamanda da kongre üyesiyim. Dolayısıyla bu hafta sonu binlerce üye gibi ben de heyecanla beklediğim genel kurulda oy kullanacağım. Son yıllarda futbol, sportif bir faaliyetin ötesine geçti, büyük bir endüstri halini aldı. Stadlarıyla, lisanslı ürünleriyle, yayın gelirleriyle, transfer bedelleriyle yüzmilyonlarca dolarlık bir ekonomik büyüklük artık futbol. Tabii bu rakamlar dünya ölçeğinde onmilyarlarca dolar halini alıyor. Futbolu zaman israfı, anlamsız uğraş olarak düşünenler olabilir ama, bu iş eğlence sektörünün önemli bir parçası. Dolayısıyla Beşiktaş'ın kongresinde, aynı zamanda ciddi bir ekonomik faaliyeti yönetecek ekibin seçimi yapılacak. Kullanacağım oyun, benim için bu açıdan da önemi var. İki haftadır adayları dikkatle dinliyorum. Fikret Orman, ilkeleri ve kurumsal yapılanmayı ön plana çıkarıyor, duruşu ve üslubuyla "diğerlerinden farklı bir Beşiktaş" vaat ediyor. Yıldırım Demirören ise, iddialı transferler ve meydan okuyan tavrıyla, oyunu "diğerlerinin kurallarıyla" oynayacakmış görüntüsü veriyor. Müşteri taraftar Yıllar boyunca zengin insanlar kulüpleri yönettiler, parayı "bastırıp" futbolcu aldılar ve çark böyle döndü. Ancak öyle "para bastırarak" kulüp yönetmek tarihe karışıyor. Kulübünün katma değerini artıran yönetici, başarılı sayılıyor. Beşiktaş'ın adayları da bunun farkındalar. Taraftar, aynı zamanda kulübün müşterisi artık. Bilet alıyor, lisanslı ürüne para harcıyor, takımının maçını izlemek için TV yayını satın alıyor. Üstelik sadık ve kendiliğinden oluşan bir müşteri kitlesi. Ben taraftar olarak, Beşiktaş Başkanı'ndan sadece "bomba transfer" beklemiyorum. Kaliteli ürün, kaliteli stad, itibarlı marka da bekliyorum. Çünkü ben, sunulacak "iyi ürünü" tüketmeye hazır bir müşteriyim aynı zamanda. Üstelik alternatifsiz bir müşteri; kulübüne vereceği paraya acımayacak bir müşteri. Aradığım ne peki? Günümüzün ekonomik yozlaşmasının kaçınılmaz sonucu olan "mafya kirliliği"nden arınmış, kurumsallaşmış bir kulüp. Kabadayıların "racon kesmediği" bir tribün. Taraftarına müşteri, dolayısıyla velinimet gözüyle bakan bir yönetim. "Amaca giden her yol mubahtır" demeyen yöneticiler. Pazar günü Abdi İpekçi salonunda oyumu kullanırken, bunları düşüneceğim.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.