Firmalar bankalara tepkili: Kredileri ödemeye zorlamak için faizleri yükseltiyorlar. Bankalar firmalara sitemli: Her kredinin bir vadesi var ve vadesinde yenilemeye mecbur değiliz; üstelik BDDK'nın likidite rasyosu tepemizde duruyor. BDDK ise bankaları uyarıyor: Likiditeniz iyi; kredi müşterilerinize şefkatli davranın. *** Üretimde yavaşlama ve iç piyasada tüketici güvensizliği ticaretin de nefesini azaltıyor. Firmalar -kimi gerçekten, kimi fırsattan istifade- mecalsizleştiklerini söylüyorlar. Şu anda yaşanan temel aksaklık ise iktisadi değil, psikolojik... Güven ve cesaret noksanı var piyasada... Firmalar birbirlerine, bankalarsa firmalara yeterince güven duyamıyorlar. Bu "halet-i ruhiyeden" piyasadaki para da etkileniyor ve bir yerlere "park edip" donuklaşıyor. Bunun adı likidite problemi... Şirketler, bankaların kredileri kesmesinden şikâyet ediyorlar. Bankalar ise belirsizlik endişesi ve yaklaşan sendikasyonlar yüzünden likit kalmak zorunda oldukları gerekçesiyle kredileri kıstıkça kısıyorlar. *** Ekonomiler de şirketler de zarardan değil likiditeden batar. Serbest piyasanın yazılı olmayan gerçeği budur. Zarar eden, hatta sermayesinin tümünü kaybedip "negatif"e düşen firmalar dahi, likiditelerini muhafaza edebildikleri sürece düze çıkabilirler. Sistemin likiditesini sağlayan hayati unsur da bankalardır. Bankalar kredi portföylerini aynı anda-mesela beşte bir oranında- daraltsalar sistemde muazzam bir nakit sıkışlığı yaşanır, ayakta kalabilen şirket parmakla gösterilir. Nitekim piyasada herkesi canından bezdiren sıkışıklığın en önemli sebebi de bankaların yaptığı "sert fren"... BDDK bankalara "likiditeniz iyi; her sendikasyonu yenilemek zorunda değilsiniz" diyor, Merkez Bankası döviz depo penceresi ile piyasaya döviz veriyor, bankalar ise "likidite diyerek" kredileri kıstıkça kısıyorlar. Bankalara "şefkat ve cesaret" öneren BDDK mı haklı, likidite yok gerekçesiyle "piyasayı yangın yerine çeviren" bankalar mı? Birisi çıkıp anlatsa iyi olacak...