Ulus devlet dönemi kapandı deniyor ama ulus devletin getirdiği etnik veya dini ayırımcılık hâlâ devam ediyor. 'Bir medeniyet projesi' olarak sunulan Avrupa Birliği ise 'üstyapıda birlik' sağlarken toplumlar bırakın birleşmeyi, neredeyse kastlara ayrılmaya başladı. AB yöneticileri de bunu fark ettikleri için olsa gerek bir Akil İnsanlar Grubu oluşturmuşlardı. Türkiye'den Prof. Ayşe Kadıoğlu'nun da bulunduğu 'akil insanlar' bir rapor yayınladılar: Birlikte Yaşamak: Çeşitlilik ve Özgürlüğü Birleştirmek. Toplumlardaki dini, etnik, kültürel, ideolojik farklılıklar çeşitlilik unsurları... Bu çok çeşitli, çok ırklı, çok kültürlü toplum yapısının devam edebilmesi için birinci şart, özgürlük... Oysa düzeni kuran hakim sınıf tek belirleyici olduğunda özgürlük kısıtlanıyor. Çatışma ve mutsuzluklar başlıyor. Bugünün Avrupa'sında -ve Türkiye'sinde- olduğu gibi... Prof. Kadıoğlu, sorunun kültürlerin, dillerin farklılığından değil, devletlerin bu farklılığı iyi yönetememesinden kaynaklandığına dikkat çekiyor. Farklı olanlar illa birbirlerini sevsinler, kaynaşsınlar diye beklememek lazım. Buna gerek de yok. Ama bireyin de devletin de, farklı olan herkesin yaşam tarzına, hakkına ve tercihine saygı göstermesi şart... Fark dediğiniz izafi bir kavram... Kim, kime göre farklı? Not artar mı? SPK Başkanı Vedat Akgiray 'kredi notu artacak, eli kulağında, başka çaresi yok' demiş. Not konusunda Türkiye'ye haksızlık yapıldığı doğru da... Katlanarak büyüyen cari açığı da halledebilsek... Anti kahramanlar Çizgi roman ve filmlerde, esas kahramanın rakibi olan antipatik tiplemeler vardır, yani antikahramanlar... Türkiye'deki televizyonlar da, sağolsunlar, bir alay antikahraman ürettiler. Her tartışma programında, vara yoğa bağıran, el kol hareketleri yapan, Karşısındakinin ağzına laf tıkmayı, ona buna laf sokmayı matah zanneden, Fazla ciddi, fazla hiddetli profesyonel konuklar... Konuşmanın ilk 5 dakikasında arıza çıkartıp bağırma moduna geçme garantisi veriyorlar herhalde... Müthiş teatral, bir o kadar sığ ve lümpenler esasında... Mugalatayı fikir, bağrışmayı tartışma diye yediriyorlar. Daha doğrusu herkes 'ortadaki tiyatronun' farkında... Neticede 'maişet motorunun' da dönmesi lazım tabii...