Öyle ya, siz bize nasıl yaşamamız, nasıl davranmamız, nasıl düşünmemiz gerektiğini söyleyeceksiniz, biz uysal tebaa olarak size tabi olacağız. Siz, uygar olmak için klasik müzik dinlememizi buyuracaksınız, biz dinleyeceğiz. Siz, bale yapan çocuklar istediğinizi söyleyeceksiniz, biz çocuklarımızı bale kurslarına göndereceğiz. Siz, giyim-kuşamda modern olmayı tarif edeceksiniz, biz öyle giyinip modern olacağız. Siz senfoni orkestrası konserinde "işte çağdaş Türkiye bu!" diye muştulayacaksınız, biz çağdaşlığın ne olduğunu öğreneceğiz. Siz kamusal alanlar üretip bizim yaşam alanlarımızın sınırlarını tespit edeceksiniz, biz sizin çizdiğiniz sınırlarda yaşayacağız. Siz bize santimle özgürlük, dirhemle seçme hakkı vereceksiniz, biz bununla yetineceğiz. Siz kafamıza vurup uslu durmamızı, haddimizi bilmemizi söyleyeceksiniz, biz uslu çocuklar olarak duracağımız yeri bileceğiz. Ve bunun adı demokrasi olacak, eşitlik olacak, milli birlik olacak, öyle mi? Yazdıklarımın hiçbirisi mübalağa veya metafor değil. Son iki haftada TV'lerde konuşan, gazetelerde yazan müesses nizam seçkinlerinin döktürdükleri inciler bunlar. Yurttaş mı? Modern olmayı şekilci bir görüntüye indirgeyenlerin, yaptıkları keskin ayrımcılıkla, dillerinden hiç düşürmedikleri çağdaşlıktan ne kadar nasipsiz olduklarını görüyorsunuz günlerdir. Oysa ki çağdaş olmak, öncelikle bireye ve bireyin hayat tercihlerine saygı duymakla başlar. Ama, toplumu,neredeyse kast sistemine varacak keskinlikte sınıflandıranlar, marazi bir ruh haliyle tek tip bir hayat tarzı dayatıyorlar. İsimlerinin başına prof. eklenmiş patetik tipler, ekranlarda "şöyle davranan çağdaştır, böyle düşünen çağdışıdır, şuna oy veriyorsan modern bir kentlisin, buna oy veriyorsan göbeğini kaşıyan bir köylüsün" diye tasnifler yapıyorlar. Bir adım ötede, neredeyse şunu diyecekler: "Seçim, demokrasi, özgürlük filan hikaye, bu ülke için neyin iyi olacağını biz biliriz; biz söyleyeceğiz, siz uyacaksınız." Ne var ki, bu ülkenin güzel insanları, demokratik ve özgür bir toplum olmanın cazibesine kapıldılar bir kere. Kendilerine güveniyorlar. Korkutularak yönetilmek değil yönetime katılmak istiyorlar. Ve modern zamanların vaadettiği hak ve özgürlüklerden vazgeçmeye de hiç mi hiç niyetleri yok. Halkı küçümseyen, onun iradesini önemsemeyen statükonun elitleri, sizin için üzgünüm ama böyle...