Türkiye ekonomisinin hassas karınlarından biri de kamu borcu oldu yıllar yılı. Hem GSMH'ye oranı hem de devletin ödemek zorunda kaldığı "yokedici" faiz yüzünden, borç rakamları ülke riskinin temel belirleyici parametresi idi. Kırılganlık denildiğinde önce borç sarmalı geliyordu akla. Zira sarmal ülkenin boynuna dolanmış sıktıkça sıkıyordu. 2007'nin riskli bir yıl olacağı senaryoları konuşulmaya başlayınca, riskin ekonomideki hangi hassas noktaları kaşıyabileceğini düşündüm. Eski alışkanlıkla önce borçla ilgili oranlara göz attım. Öyle ya, daha beş yıl önce borcunu çevirememekten korkan bir ülke idi Türkiye. Borç bulabilmek için her faizi ödemeye razı idik. Beş yılın sonunda nereye gelmiş şu meş'um rakamlar, gelin birlikte bakalım: Kamu kesiminin net borç stokunun Gayri Safi Milli Hasılaya -yani ülkenin bir yılda ürettiği toplam milli gelire- oranı 2001'de % 90.5 iken bu oran 2005'te % 55.8'e düşmüş. 2006'da ise bu oranın daha da iyileşerek % 46-47'ye gerilemesi bekleniyor. Yani 5 yıl önce Türkiye'nin borcu neredeyse yıllık gelirine eşit iken bugün yarısına düşmüş.Gecmiste borcun bu ülkenin boğazını sıktığı yerlerden birisi de vadenin kısalığı idi. Ortalama borçlanma vadesi 10 ayın altında idi. Şimdi ise ortalama vade 28 ay. Yani borç verenler daha uzun vadelere razı olmaya başlamışlar. Ödenebilirse... Dünya'da borçsuz ülke yoktur. En büyük ekonomiye sahip Amerika, aynı zamanda en borçlu ülkedir. Önemli olan borcun çevrilebilirliği ve maliyetidir. Borcun maliyeti, hala yüksek olmakla birlikte, geçmişe kıyasla reel olarak yarı yarıya azalmış durumda. Ama faizler, hedef enflasyona göre hala aşırı yüksek olduğundan bütçe üzerindeki faiz yükü zorlamaya devam ediyor. Borç çevirme oranı ise % 75'in altına gerilemiş durumda. Oysa 2000'de Türkiye, borcun %s100'ünü çevirmek zorundaydı. Yani vade bitiminde ödediği borç miktarını ertesi gün yeniden borç olarak alıyordu. Şimdi ise ödediği her dört liranın üçünü yeniden borçlanıyor. Bu da nominal olarak borç stokunun azalması demek. Evet 2007'de siyasi ortam biraz gerilimli gibi. Ama Türkiye eski Türkiye değil. Risklerin yolaçtığı kırılganlık noktaları artık daha sağlam. Bu sebepledir ki, bizim yerliler 2007 için o felaket senaryosundan bu kriz çığırtkanlığına seyirtirlerken, yabancılar hâlâ yeni pozisyon alma çabasındalar.