Borç mu yüksek, güven mi az?

A -
A +

Görünen o ki, hükümetin birinci sıradaki önceliği iç borcun çevrilmesi. Faiz oranına bakılmaksızın, itfa edilen borç kadar yeni borç alınarak döngünün aksamadan sürdürülmesi de diyebiliriz bu duruma. Esasen bu borç yapısı Türkiye'nin en temel problemi. Çözüm bulunamazsa da Türkiye'nin felaketi bile olabilecek hayati bir problem. Bu sebeple değil midir ki, ek vergilerden, dayanışma tahvillerine, yüzük-bilezik bağışlarından servet vergilerine birçok çözüm önerisi ortaya atılıyor, konuşuluyor. Hatta ek vergiler yürürlüğe girdi bile. Hep yapıldığı gibi, emlak ve araç vergisi yoluyla, kümestekilerden birkaç tüy daha yolmayı uygun gördü siyasi irade. Borcun ödenmesi için para kazanmak, gelir oluşturmak lazımdır, buna bir diyeceğimiz yok. Ama borcun sürdürülmesi, sağlıklı olarak azaltılması için çok temel bir unsura daha ihtiyaç var: istikrar ve güven duygusu. Sihirli kelime: Güven Birçoğunuz "bu güven de her taşın altından çıkıyor, her kapıyı açan tılsımlı anahtar mı bu ?" diye düşünebilirsiniz. Para arzı ile talebinin kesiştiği yerde oluşan fiyat demek olan faiz ile güven arasında nasıl bir illiyet var diye düşünebilirsiniz. Lakin, insanoğlunun en temel ihtiyaçlarından olan güven, ekonomi için de ana yapı taşlarından biridir. Tüm ekonomik unsurları bir arada tutan, bir nevi çimento özelliğindedir. Türkiye'nin borç miktarının çok yüksek olması, kriz veya felaketin habercisiymiş gibi algılanıyor. Bu algı rakamsal olarak doğru, zira % 90'a yakın bir Kamu Borcu / GSMH oranı, % 60'ın üzerinin istikrarsızlık olarak görüldüğü küresel ekonomide tehlikeli bir oran. Ancak tehlike esasen buradan çıkmıyor. Nitekim Arjantin, hepimizin dehşetle seyrettiği ekonomik çöküşünü yaşarken borçlanma oranı % 46 idi. Veya tersinden bakalım, bugün hiç kimse Yunanistan'ın veya İtalya'nın borcunu ödeyemeyeceği endişesi taşımıyor. Halbuki bu ülkelerin borçlanma oranları %100'e yakın seyrediyor. İşler tıkırında bu ülkelerde. O halde, Arjantin'in % 46 ile mahvolmasının veya Yunanistan'ın % 100 ile istikrar içinde olmasının temel faktörü nedir ? O sihirli kelime, yani güven. Birisinde ekonominin iç dinamiklerine , kurumlarına ve yönetimlerine hiç güven duyulmazken, diğerlerinde yapısal problemleri halletmiş, zigzag çizmeyen bir ekonomi idaresi var. Ortadirekten al, para sahibine ver Türkiye'deki borçlanma yapısının özünde yukarıdaki gerçek var. Borç verene güven telkin etmeden, güveni sağlayacak kararlı ve akılcı yönetimi sergilemeden borç talep eden bir devlet, yüksek risk primi ödemeyi de peşinen kabullenir. Borç veren, güven duyamadığı bir ekonomiye parasını yatırırken, tabii ki paranın değer kaybı veya geri ödenememesi gibi riskleri de talep edeceği faize yansıtır. Bunun adı da , Türkiye'de olduğu gibi anormal "reel faiz"dir. Gelirindeki artıştan daha fazla faiz ödeme mecburiyetiyle karşılaşan devlet hazinesi, ek vergiler, artan vergiler, ödenemeyen nemalar ile bu faizi ödemeye çalışır. KDV ile tüketiciden, emlak vergisi ile mülk sahibinden, muhtasar ve tasarruf kesintileri ile sabit gelirliden alınan kaynaklar, faizin ödenmesinde kullanılır, diğer bir ifade ile boru veren para sahibine transfer edilmiş olur. Türkiye bu sarmalı kırabilir İçinde bulunduğumuz ortamda borç stoğunun yüzde 85'den, örneğin yüzde 90' a çıkması her şeyin bittiği anlamına gelmez. 2001 yılında bu oran yüzde 90'nın üzerindeydi. Borç sıkıntıyı çözmede Türkiye'nin önünde alternatifler bulunmaktadır. Türkiye bu borcun önünü alıp azaltabilecek potansiyel kaynağa sahiptir. Önemli olan gelecekle ilgili neler planlandığının önümüze net olarak konulmasıdır. Verginin tabana yayılacağına, kamu maliyesinin mutlaka küçültüleceğine, devletin şeffaflaşacağına ve popülizm (olmayan kaynağın harcanması ) yapılmayacağına dair herkesin kafasında inanç oluşturulursa güven kendiliğinden gelir. O zaman dayanışma da olur, düşük faizli borçlanma da.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.