Dünkü Hürriyet'te, Ercan Kumcu, bam teli diyebileceğimiz bir konuya temas etti: Reel faizin, risk algılamasının daha da düşmesi için, insanların "bu iş böyle gitmez" haleti ruhiyesinden çıkması gerekiyor. Yani gelecekle ilgili güven katsayısının yükselmesi lazım. İnsanlar, yıllar boyunca yaşanan gel-gitler, krizler ve iki ileri bir geri politikaların zihinlerinde bıraktığı hatıralar sebebiyle hep bir yerlerde işlerin ters gideceğini, birilerinin tekere çomak sokacağını düşünüyor. "Yok kriz çıktı çıkacak, yok Ekimde işler karışacak, yok döviz şöyle olacak, bütçe böyle olacak" şeklinde uzayıp giden, kehanetle karışık komplo teorileri kafaları da karıştırıyor. Haliyle de, ekonomide işler iyi gitse bile "bu iş böyle gitmez" önyargısı, gelecek ile ilgili zihinleri bulandıran ve beklentileri bozan bir hal alıyor. İnanmak... Güvenmek Türk insanı, öylesine kötü yönetimlere maruz kaldı, vizyonsuz siyasiler elinde yıllarının öylesine heba olduğunu gördü ki, iktisadi veya idari bir düzelmeye yönelik inancını neredeyse kaybetti. Düşünün, 90'lı yıllar boyunca dört kriz geldi çöktü bu ülke insanının boğazına. Ve insanlar her krize maruz kaldıklarında, karşılarında işlerin iyiye gitmekte (!) olduğunu söyleyen pişkin siyasetçiler buldular. Ya da bakanlık paylaşımları için yapılan gürültülü koalisyon pazarlıklarını... 2001'de ise daha beter bir tablo ile karşılaştılar: Bütçe dışında harcanan, nerdeyse bütçe büyüklüğünde paralar ve onmilyarlarca dolarla ifade edilen kamu bankası görev zararları. (Görev zararı da türk ekonomisine mahsus bir ucube tanımdır). İnancı ve güveni böyle örselendi bu ülke vatandaşının. Şimdi iktidarda, birşeyleri iyi ve doğru yaptığını gördüğü, inanmak da istediği bir siyasi heyet var. Ama tabii kafa karıştıran dezenformasyon ve felaket tellalları da var. Birşeylerin iyiye gittiğini görüyor ama "bu şekilde devam eder mi?" diye endişe ediyor insanlar. Ekonomi iyi ve doğru yolda...Böyle devam etmesi gerekiyor. Biz buna inanalım ki, beklentiye yönelik risk primi azalsın. İçinde rakamlar da olsa, ekonomide belirleyici olan insan faktörü değil mi?