Seçimden sonra çok sık duyacaksınız başlıktaki ifadeyi... Tabii başka özgün ve derinlikli(!) tabir ve yorumları da... 2002'den beri 'bu cahil halk' kendine benzeyenleri seçip duruyor. Ne klasik müzikten anlarlar, ne cumhuriyet kazanımlarını bilirler 'bunlar'... İki torba kömürle iki cerbezeli lafa kanıp oylarını 'akepeye' akıtırlar. 'Endişelenmekten kaditi çıkmış' modernler endişelenmeyip de ne yapsın! *** Oysa ne güzeldi 1930'ların cumhuriyet projesi... Konuştuğu dil, giydiği kıyafet 'asrileştirilmiş' halk, cumhuriyet balolarında kaynaşıyordu. Gerçi fukaralık diz boyuydu, sanayi, üretim filan hak getireydi, ticaret ve sermaye bir avuç mütegallibenin elindeydi ama, ne gam! Cumhuriyetin kazanımlarıyla aydınlanıp duruyordu ahali, başka ne isterlerdi ki? *** 'Nereye varacak bu yazı' diye düşünüyorsunuz. Bir yere varmayacak. Yakın tarihin zırvalarıyla dalga geçme yazısı da değil bu... Bilgi, iletişim, eğitim arttıkça bireylerdeki demokrasi şuuru da artar deniyor ya... Ben bu önermenin Türkiye'de tersine çalıştığını düşünüyorum. Nice 'eğitimli, diplomalı' insanın, doktorun, yöneticinin, modern görünümlü kadının içinden çıkan '1930 model faşizan nefreti' gördükçe... Halka ve onun tercihlerine ikrahla bakan, seçkinci tavırlarını izledikçe... 80 yıl öncenin dogmatik ideolojilerine 'iman derecesinde' bağlılıklarını işittikçe... 'Türkiye bilgi ve enformasyonla demokratikleşecek' sözünün laf-ı güzaf olduğuna inanıyorum. Bu ülke demokratikleşecek mi? Evet. Ama 'kafası ideolojik dogmalarla pelteye dönmüş ve nefret ile malul' diplomalı orta sınıf eliyle olmayacak. Diploması az ama firaseti çok ötekiler başaracak demokrasiyi içselleştirmeyi... Özal'a rahmet Bugün Turgut Özal'ın, o büyük vizyonerin, o güzel insanın vefat yıl dönümü. Rabbimin rahmeti bu ülkenin ilk tabu kırıcısının üzerine olsun.