"Yeme de yanında yat!" İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince ironik biçimde anlatmış durumu... Dünyada en yüksek faizi Türkiye ödüyor. Bono faizleri %22'ye dayandı. Döviz bozdurup TL faize yatan için ne ala bir durum... Kur yerinde sayarsa %22 net kazanç; kur %10 bile artsa, %11 reel getiri var. Böyle cazip bir gelir nerede var ki? 22 Temmuz'dan sonra, arkasında %47 desteği olan bir hükümet işbaşına geldiğinde, siyasi istikrar sayesinde dünyadaki krizin Türkiye'yi teğet geçeceğini düşünüyorduk. Hatta Türkiye yangın yerine dönen gelişmiş piyasalara alternatif bir güvenli liman bile olabilirdi! Ama ne yazık ki Türkiye'nin her daim ensesinde boza pişiren "iyi saatte olsunlar" ortalığı öyle karıştırdı ki, düne kadar istikrarlı ülke olarak övgü alan Türkiye, bir anda siyasi belirsizliğin karanlığına düşüverdi. *** "Efendim, her olumsuzluğu da getirip parti kapatma davasına bağlamayın" diyen yorumcular var. Biz bağlamasak da yabancı bağlıyor kardeşim! Daha 8 ay önce seçmenin yarısının oyunu alarak iktidara gelen bir parti, "hukukiliği çok su götürür" bir iddianame ile kapatılmak istenecek, seçilmiş parlamentonun kararı yok sayılacak, profesöründen yargıcına kadar tüm statüko muhtıra üstüne muhtıra yağdıracak, yatırımcı da hiçbir şey olmamış gibi davranacak, öyle mi? *** Türkiye bugün %22 faiz öder durumdadır. Beklenen enflasyona göre %10'dan fazla reel faiz demektir bu... Bu ülkenin ne makroekonomik durumu, ne bütçesi, ne özel sektörü, ne kamu maliyesi bu faizi gerektirecek kadar kötü değil. Cari açık ve enflasyon gibi negatif unsurlar da sıkı bir ekonomi yönetimi ile aşılabilecek risklerdir. Ancak kapatma davası ve bürokratik elitlerin üst üste darbeleriyle paralize olmuş bir hükümetten sıkı bir yönetim beklemek de insafsızlık olur. AK Parti hükümeti, kendi taraftarlarını dahi kızdırma pahasına, statükonun ablukasına karşı sertleşmiyor; tansiyonu düşürmeye çalışıyor. Ama varılan nokta ortada... Müesses nizam adına bu süreci kurgulayanların, ekonomik bozulma diye bir dertleri olmadığı aşikâr. Türkiye bu haksız faizi ödüyormuş; ceremesini de tüccarıyla, esnafıyla, işçisiyle bu ülkenin insanları çekecekmiş... Kimin umurunda!