Türkiye'de benim çocukluk devremde insanların kamplaşmalarından bahsedilirdi. Fikirleri kesin hatlarla birbirinden ayrılanları tarif etmek için kullanılan bu tabiri, 25 yıl sonra tekrar kullanacağız herhalde. Küresel dünya ile entegre olmak isteyenler ile içine kapanmayı vatanseverlik olarak gören "ulusal"cılar arasında giderek belirginleşiyor çizgi. Dünyaya daha geniş bir vizyondan bakmak isteyenler, Avrupa Birliğine katılmak, siyasi ve iktisadi gelişmeyi dünya ölçeğinde yakalamak isteyenler bir tarafta; ülkemizi sürekli olarak "iç ve dış düşmanlardan" koruma güdüsüyle hareket eden, "ulusal onur" için iktisadi ve siyasi bedel ödemeyi vatanseverlik görenler diğer tarafta. Sosyalist ile milliyetçiyi aynı safta, dindar ile liberali aynı safta görebiliyoruz. Bu ayrışmayı su yüzüne çıkaran katalizör ise AB üyelik süreci oldu. Türkiye'nin resmi politikası olmasına rağmen bu konuda, bürokrasi ve siyasiler de dahil ciddi bir direnç var. Bazen aleni bazen örtülü olarak sürecin işleyişi engellenmeye çalışılıyor. Gümrük Birliği Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum, Gümrük Birliğinin (GB) iptali için Danıştay'da dava açıldı. Duyunca inanamadım, zira davayı açan, bir "ticari" meslek örgütü. Yani "ekonomik akla" sahip olması gereken, iktisadi fayda- maliyet analizini bilen insanlar. GB'nin, Türkiye'nin dış ticaret açığını artırdığı ve gümrük vergisi kaybına yol açtığını iddia ediyorlar dava gerekçesinde. Tabii hukuki ve maddi hatalar da var gerekçede ama ben ana fikir üzerinde duruyorum. Yani Türkiye 1995 yılında girdiği GB yüzünden çok zarar etmiş! Üşenmeyip bir de devletin vergi kaybını hesaplamışlar. Yani 8 yılda AB'den yapılan ithalattan devlet vergi alsaymış, şu kadar milyar dolar kazancı olacakmış. Sanki GB olmasa, bu ithalat ve ihracat rakamları gerçekleşebilirmiş gibi. Bunca yıl sonra, dünya ticareti NAFTA, AB gibi gruplaşmalarla serbestleşirken, bir tüccar örgütünün dış ticaretin vergisiz olmasına karşı çıkmasına inanamıyorum. Gümrük Birliği tek taraflı işlemez, Türkiye'de üretilen malların hepsi, AB ülkelerinin tamamına gümrüksüz satılabilmektedir. Bu rekabet avantajı olmasa, bu ülke 46 milyar dolar yıllık ihracatı rüyasında görürdü. Ben de memleketimi seviyorum ve ortak refahımızı arzuluyorum. Ama milliyetçilikten "idrak kanallarını kapatan ulusalcılık" anlaşılıyorsa ben almayayım.