Başbakan zaman zaman, statükonun markajından sıyrılıp müesses nizamın ezberini bozan ve statüko muhiblerini zıplatan sözler sarf ediyor. Kürt sorunu hakkında, devlet-millet telakkisi hakkındaki sözleri gibi... Son yaptığı konuşma da, resmi söyleme iman etmeyenlerin zaten bildiği, üstü hep örtülü kalsın istenen yakın tarihimize ait hakikatlerin ifadesi idi. Ülkenin yakın geçmişinde gayrimüslim azınlıklara reva görülen muameleyi ve zımni baskıyı "faşizan" kelimesiyle tavsif edince Başbakan, statükonun bendeleri de "sen devlete faşist mi diyorsun" diye had bildirmeye giriştiler. Öyle ya, resmi söylemin kurguladığının dışında bir şeyler söylemeye kalkan kişi, Başbakan bile olsa hemen haddi bildirilmeliydi! *** Osmanlı yıkıldığında, İstanbul nüfusunun üçte biri gayrimüslim değil miydi? Hadi diyelim ki Anadolu'dan Ermeniler tehcirle, Rumlar mübadele ile gönderildi. Peki mübadele harici tutulan İstanbullu Rumlar, tehcire uğratılmayan Ermeniler neredeler bugün? Sayıları birkaç binden ibaret kalan ekalliyetin geri kalanları yüzyıllardır yaşadıkları ve vatan bildikleri bu toprakları keyiflerinden mi terk ettiler? 1942 Varlık vergisi azınlıkları hedefleyen bir devlet uygulaması değil miydi? 1934 Trakya olayları, Yahudi nüfusa karşı bir talan-pogrom olsa da, statükonun eteğine yapışmış bürokratik oligarşinin zımnen tasvip ettiği bir temizlik değil miydi? 6-7 Eylül'de İstanbul'da yaşanan o utanç verici yağma ve saldırının ardında müesses nizamın gayrinizami güçleri olduğunu bizzat bir generalin beyanından öğrenmedik mi? *** Hiçbir devletin veya ülkenin tarihi pir-ü pak değil tabii ki... Ama uygar ve özgüvenli ülkeler, gerek toplum gerek devlet olarak geçmişleriyle yüzleşebiliyor, yanlışlarını itiraf ediyorlar. Zira oralarda ne kutsallaştırılan bir devlet var ne de o devletin dokunulamaz resmi ideolojisi... Kaldı ki müesses nizam sadece gayrimüslim azınlığı değil, resmi ideolojnin formatına uymayan tüm toplum unsurlarını, baskıyla, yasakla hep tarassut altında bulundurdu. Mesele ırk veya din değil; bir toplumun kolay yönetilmesi ve sorgulamaması için tektipleştirilmiş olması gerekir. Müesses nizam bu arındırma için uğraştı on yıllarca... Başbakan'ın faşizan dediği uygulamaların arka planında bu var aslında... İster faşizan deyin ister jakoben, bu acılar resmi ideolojiye iman etmeyen tüm toplum unsurlarına yaşatıldı. Bu gerçek ne mugalata ile gizlenebilir, ne korkutmayla...