2002'de şaşırtıcı bir şekilde büyüyen Türkiye ekonomisinin bu yıl da yüzde beş civarında bir büyüme göstereceği tahmin ediliyor. Bir taraftan büyüyoruz diye seviniyoruz ama, bireyler veya şirketler olarak kendi mikro ekonomimizde bunun pozitif emarelerini müşahade edemiyoruz . DİE'nin açıkladığı büyüme rakamları üzerinde alternatif tezler üretiliyor. Büyümenin genel ekonomik iyileşmeyi göstermediğini savunan analistlerin üzerinde durdukları konu ise stoklardaki büyüme. Bir rapor, büyüme rakamlarına analitik bir eleştiri getiriyor. Biraz teknik bir konu olduğu için sizleri sıkabilir ama, ekonomik ölçümlerin en önemlilerinden birisi de büyüme rakamıdır. Yani üzerinde biraz kalem oynatmaya ve kafa yormaya değer. Stok hariç büyüme 2001 yılının son çeyreğinden itibaren büyüme rakamlarını ele alıyor rapor. O tarihten bugüne Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH)'deki büyüme rakamı yüzde 10.5. Şimdi sıkı durun. Bu büyüme rakamı içinde stok artışının payı yüzde 9.4. Yani stok artışı dışındaki diğer faktörlerde ekonomik büyüme sadece yüzde 1.1. Hatta bazı çeyreklerde stok harici rakamlara göre ekonomi daralmış. Esasen, sürdürülen sıkı para politikası, enflasyon mücadelesi ve yüksek reel faizler ile mevcut büyüme rakamları birbirlerini tekzip eder durumdalar. Stoktaki büyüme de üretimden geliyor, yani üretim artıyor diyebiliriz. Veya, krizde eriyen stokların yerine konması olarak düşünebiliriz. Ancak, faizlerin bu kadar yüksek olduğu bir ortamda, üstelik bankalar krediyi nazlanarak verirken, sanayici neden sattığından fazla mal üreterek stoklarını fonlasın ki? Bu soruya anlamlı bir cevap bulamıyorum açıkçası. Nitekim rapor, İMKB'ye kote şirketlerin bilançolarından yola çıkarak incelendiğinde, bu şirketlerin stoklarındaki değişimlerin GSMH'deki stok değişimleri ile uygunluk göstermediğini de tespit ediyor. Kaytıdışı ve kayıtiçi ekonomi arasında gidip gelen ekonomik faaliyetler yüzünden DİE tam sağlıklı bir ölçüm yapamıyordur belki ama, stok ve büyüme arasındaki bu ilişki üzerinde düşünmek gerekiyor.