Cambaza bakarken cüzdanı çaldırma!

Son aylarda Türkiye'nin sun'i, gereksiz ve kasıtlı olarak gerilmiş gündeminin ülkeye kaybettirdiklerini en güzel anlatan teşbih bu olsa gerek. TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu Sabah gazetesindeki mülakatında yapıyor bu mecazı. Bu ülkenin insanları rejimdi, iç düşmandı, gerilimdi, muhtıraydı diye manasız tedirginliklere girerken, yabancılar para yatırmaya devam ettiler Türkiye'ye. Sonunda "onlar kârlı, biz zararlı çıktık", Hisarcıklıoğlu'nun tabiriyle. Gündemin birinci sırasında ekonomi yoksa, reformlar yoksa Türkiye hep kaybediyor. Bunu görmemiz lazım. Zira güçlü olmanın yolu bağırmaktan, milliyetçi nutuklar atmaktan, her taşın altında iç düşman aramaktan, her reformu, her değişimi rejim tehdidi olarak algılamaktan geçmiyor. Güçlü olmanın yolu büyümeden, refahtan geçiyor. Milli gelirin bir trilyon olması hedefinden, artan istihdamdan, 500 milyar dolar dış ticaret hedefinden geçiyor. Mesafe Kişi başı Milli Gelir 5000 doları geçti diye seviniyoruz. Tamam sevinelim ama üyesi olacağımız AB'nin ortalamasının henüz üçte birine dahi ulaşamadık. Yani bu ülkenin acelesi var. Yeni anayasa başta olmak üzere sosyal güvenlik, vergi, hukuk reformaları, rekabet gücünü artıracak düzenlemeler yapılmalı. Mali disiplinin bundan sonra Türkiye'nin "vazgeçilmez"i olduğunu ispat edecek irade ortaya konmalı. İşsizlik yüzde 9 ve her sene işgücü piyasasına 600 bin yeni insan ekleniyor. Bu insanlara iş bulmanın yolu ekonominin büyümesinden geçiyor. Aylardan beri siyaset cumhurbaşkanlığı seçimine kilitlendi. Bu kurtkapanından kurtulmamız lazım. Türkiye'yi sevmek evhamlar ve mevhum düşmanlar üretmek değil, iş üretmek demektir. Kendi insanından bu kadar korkan ve değişime bu denli direnen bir statüko ile Türkiye hiçbir yere gidemez. Türkiye büyümek ve gelişmek istiyorsa, statükonun cenderesinden kurtulacak reformları yapmalı ve kendine güvenmelidir.