Son günlerde herkesin ortak gündemi dövizde yaşanan düşüş ve ihracat-ithalat dengesindeki değişimler. Döviz düştükçe endişeler artıyor, döviz krizi korkusu insanları sarıyor. Birçok insan "döviz düştüğü gibi hızla değer kazanır " düşüncesine kapılıyor. Döviz ise durmaksızın değer kaybediyor. Merkez Bankası yeni alım ihaleleri ile dövizde arz fazlasını dengelemeye çalışıyor. Bu seviyeden daha aşağı düşmez ki canım diyerek döviz alan vatandaş, ertesi sabah uyandığında aldığının 10 bin TL altında döviz fiyatını görünce ne olduğunu anlayamıyor. Peki bu durum normal mi ? Başka bir ifadeyle , yükselince başımızı derde sokan döviz düştüğü zaman da sıkıntıya girer miyiz ? Kimilerine göre dövizde gidişat tehlikeli bir hal alıyor, kimilerine göre ise korkacak birşey yok, dalgalı kur varken döviz krizi yaşanmaz. TL neden değerleniyor ? Cevap çok basit aslında. Siyasi ve ekonomik olarak fazla istikrarsız olmayan bir ülkede reel faizler yüksek seyredince ülkenin para birimine yönelik talep artar. Şu anda Türkiye'deki reel faiz 25-30 arasında değişiyor ve bu oran dünyada başka hiçbir ülkede yok. Buna Arjantin, Brezilya dahildir. Haliyle de öngörülebilir vadede riski primini hesaplayabilen yatırımcı veya tasarruf sahibi, dövizini sattığı gibi TL faize, bonoya koşuyor. Peki bur durum sağlıklı mı ? Değil tabii ki. Aşırı değerlenmiş Türk Lirası, cari açığı, yani ülkenin döviz gelirleri ile giderleri arasındak farkı artırır. Cari açık ise enflasyonu artırıcı ve ülkedeki döviz dengesini bozucu etki gösterir. Nitekim kurdaki düşüş neticesinde Hazine , cari açık hedefinin revize edilebileceğini açıkladı. Merkez Bankası programa sadık kalıyor Kurlar yükselince de, düşünce de bir kısım işadamı ve siyasetçi Merkez Bankasının müdahale ederek kuru gereken ( veya onlar için gerekli olan ) seviyeye getirmesini bekler. Mevcut durumda kurlardaki düşüşü durdurmadığı için Merkez Bankası'na kızan kızana. Oysa mevcut ekonomik program içerisinde, böyle bir durumda Merkez Bankasının yapacağı şeyler bellidir ve o da bunları yapmaktadır. Piyasadaki, arz fazlasını gidermek için düzenli olarak döviz almakta ve ters para ikamesini sağlamaktadır. Dalgalı kur denilen sistemde Merkez Bankasının piyasaya müdahale aracı döviz değil, faizdir. O halde MB'na kura müdahale etmiyor diye kızmak abesle iştigaldir. Yeri geldiğinde "ekonomik programa herkes uygun hareket etmelidir" diyen iş çevrelerinin, program gereği üzerine düşeni yapan M.Bankası'na yüklenmemeleri gerekir. Statüko değişime direniyor, ekonomi gerginleşiyor Cari açık, aşırı değerli TL gibi negatif unsurlar ekonomi için risk oluşturabilir. Ama mevcut dalgalı kur ve istikrar programı çerçevesinde bu sıkıntılar hal yoluna konulabilir. Yeter ki geleceğe yönelik istikrar beklentilerini ve güveni sarsıcı gelişmeler olmasın. Maalesef ki son günlerde Türkiye yine suni gerilim ortamına itiliyor. Ekonomi iyileşirse, Türkiye AB üyeliği kapısını açarsa ellerinde tuttukları imtiyaz ve gücün azalacağını hissedenler ülkeyi her iki konuda da sekteye uğratacak şekilde davranmaya başladılar. Statüko'dan beslenenler, ekonomik ve sosyal değişim ihtimalinden pek memnun olmuyorlar. Ekonomi konusunda hassasiyeti olan herkesin şunu görmesi gerekir. Mevcut program içinde, kur, döviz, reel faiz konuları zamanla iyiye gidecektir. Ancak, siyasi istikrarı bozabilecek, ülkeyi güvensiz ve tedirgin ortama sürükleyecek gelişmeler ekonomiyi, sonu belirsiz bir karanlığa götürebilir.