Çarpık ekonomi gerçeği

A -
A +

Türkiye'de ekonomik büyüklüklerden bahsedilirken, gelirin ve refahın dengeli dağılmadığı vurgulanır. Kişi başı millî gelir 3.000 dolar olarak hesaplanır ama, milyonlarca kişinin günde 2 Dolar ile yaşamaya çalıştığı gerçeği de ortadadır. Sözün özü çarpıklıklar ülkesi Türkiye, ekonomisinde de uçurumların varlığını hep hissetmiştir. Makro düzeyde hesaplanan rakamların içini açıp baktığınızda dengesiz bir ekonomik yapının rahatsız edici sonuçlarını görebilirsiniz. İMKB'de işlem gören şirketlerin altı aylık sonuçlarını incelerken de bu gerçeği bir kez daha hatırladım. Bilanço rakamlarında bankalar ile sanayi ve ticaret şirketleri arasında devasa farklar var. Birkaç örnek : Borsada aktif büyüklüğe göre ilk on şirketin altısı bankalardan oluşuyor. Şirketlerin aktif toplamlarının yüzde 87'sini bankalar teşkil ediyor. Sahip olduğu aktife göre en büyük olan banka dışı şirket ile en büyük bankanın aktif büyüklükleri arasında ise tam altı kat fark var. Sermaye sıralamasında da durum aynı. İlk on şirketin sermaye toplamlarının yüzde 65'ine bankalar sahip. Sözün özü, ekonomide aslan payı bankaların. Âb"ad eden devlet Bankaların aktiflerinde iki temel varlık vardır. Krediler ve kamu kâğıtları, yani tahvil ve bono. Bankaların, bu devasa aktifleri, verdikleri kredilerden oluşsa, ekonomi için müspet bir katkı gözüyle bakılması gerekirdi. Lâkin, banka aktiflerinin yüzde 60-70'i tahvil-bono portföyünden oluşuyor. Yani devlete verilen borç. Haliyle gelirlerinin de en büyük kısmı devletten alınan faiz şeklinde tezahür ediyor. Devletin, borç almadaki tükenmek bilmeyen iştihası sayesinde bankalar, reel sektör şirketleriyle kıyas edilemeyecek boyutta aktife sahip oluyor, kar elde ediyorlar. Kaynakların bu derece dengesiz ve adaletsiz dağıldığı bir ekonomide de sanayiciler, tüccarlar büyümek için dış kaynak yani kredi bulamıyorlar.Üniversitelerde bize öğretilen finansal kaldıraç etkisinden istifade edemiyorlar. Borsa şirketlerinin bilanço rakamlarını inceleyince, kötü yönetilmiş bir kamu maliyesinin, bir ülke ekonomisini nasıl çarpıklaştırdığını, kaynakların bir kesime nasıl transfer olduğunu, sadece devlete borç vererek varlıkların nasıl büyüdüğünü bir kez daha hatırladım. Sanayi şirketlerinin sermaye büyüklüğü sıralamasında bankaları geçebildiği, zenginleşmiş ve müreffeh bir Türkiye'nin hayalini kurdum.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.