Yatırımcı açısından, öngörülemez bir döneme girmekteyiz. IMF ve AB malum; son günlerde ise, piyasayı yakın dönemde bir hayli tedirgin edebilecek durumlar tezahür etmeye başladı. Bilhassa Leyla Zana ve arkadaşlarının cezaevinden tahliyeleri ile başlayan süreç, yapılan açıklamalar, terör örgütünün "sözde ateşkes" kararından vazgeçip yeniden eylemlere kalkışması, Türkiye'nin "karabasanı" olan, ama artık bitti gözüyle bakılan Güneydoğu sorununu, zihinlerin içine kocaman bir "endişe yumağı" olarak oturtmaya başladı. DEP'lilerin ve DEHAP Başkanının üslup ve söylemleri, birçok hassasiyeti uyandırmaya yetti ülkede. Zaten AB sürecindeki her türlü demokratikleşme çabasını "hamaset" yoluyla reddeden bir zümre var. Son hadiseler, demokratikleşmeyi ve AB üyeliğini samimi olarak isteyen, ama bölücü terör ve yandaşlarının bu ülkeye verdikleri iktisadi ve toplumsal zararları nefretle hatırlayan insanların da kafasını karıştırmaya başladı. Bence üzerinde durulması gereken de bu kafa karışıklığı. Zira bir tarafta DEHAP'lıların haddi çok aşan hezeyanları, diğer yanda "ulusalcı" cephenin AB karşıtı söylemleri ile kaşınan hassasiyetler, gerginliklerin artabileceği sinyalini veriyor. Piyasaların en sevmediği iki şeyin gerginlik ve belirsizlik olduğunu söylememe gerek yok, değil mi? 10 milletvekili AK Parti'li milletvekillerinin deklarasyonu, sayı olarak değilse de içerik olarak üzerinde durulmaya değer. Bu açıklama, "gerginlik tacirlerine" de çok ekmek yedirir. Dolayısıyla, önümüzdeki günlerde, üretilen senaryolarla insanların kafasında "acaba"lar oluşturulursa hiç şaşırmayın. Para ve sermaye piyasaları ilk anda bu bildiriyi çok önemsemedi ama, önümüzdeki günlerde DEP'lilerin sorumsuz açıklamaları ve terör haberleri devam ederse, çıkarılan dedikodular piyasayı huzursuz etmeye yetecektir. Son gelişmeler, Türkiye'nin AB üyeliğinin sekteye uğratılması için "gerginliğe ihtiyaç duyanlar" açısından bulunmaz fırsat olabilir