Avrupa müzakerelerin kapısını açtıktan sonra borsanın roket gibi fırlayacağını düşünenler günlerdir düşen hisse fiyatlarının şaşkınlığını yaşıyorlar. "Beklenti bitti, gerçekler satılıyor" diye düşünenler var. Ama büyük resme bakınca, işin biraz daha karmaşık olduğu görülüyor. ABD ekonomisi dünya ekonomisinin üzerine gölgesini düşürüyor. Enflasyonlarındaki yükselişi faiz artışı ile frenlemeyi düşünen Amerikalılar, Türkiye gibi ülkelere giren portföy yatırımlarının da aklını çelmiş oluyorlar. Son günlerde özellikle İMKB'den çıkışın altında bu etkinin yatıyor. Borsa'nın yüzde 70'i yabancıların elinde. Sene başından beri dolar bazında prim yüzde 50'yi geçmiş durumda. Haliyle bir kısım yatırımcı kârlarını nakde çevirip, dövizlerini alıp memleketlerine dönecekler. Resimde öne çıkan unsur bu. Arka planda ise biraz daha çetrefil bir durum var. Petrol fiyatlarının yüksek seyrinin önümüzdeki yıl devam edeceği tahmin ediliyor. Her bir dolarlık artışın Türkiye'ye getirdiği ek yük 150 milyon dolar. Yani 2006 enflasyon hedefinin tutturulması bu seneden daha zor olacak. Disiplin ve reform 2006 yılında hükümetin ekonomideki başarısını mutlak anlamda etkileyecek iki kelime budur. Bütçe disiplininden -ne olursa olsun- taviz vermemek ve sosyal güvenlik ile gelir idaresi reformlarını mümkün olduğunca çabuk hayata geçirmek iktidarın en öncelikli hedefi olmalı. Zira petrol ve ABD politikaları yüzünden daralan yatırım alanlarından Türkiye'ye yönelik akımın devam etmesi için bilhassa kamu maliyesindeki sağlam duruşun devam etmesi lazım. AB müzakereleri şimdilik güçlü bir çıpa durumunda. Lakin orada da iniş ve çıkışlar olacağını, rumların her adımda ayağımıza dolanacağını biliyoruz. Dolayısıyla ile gelirleri artırma ve sosyal güvenlik açığını kapatmada Hükümetin başarısı çok belirleyici olacak. Diğer bir ifadeyle 2006 bütçe performansı iktidarın da performans kriteri olacak. Türkiye şu anda ayakları üzerinde sağlam duruyor. Bunun devam etmesi için hiç ama hiç gevşememek gerekiyor.