Piyasalarımızın en kronik problemlerinden birisi güven eksikliği idi yıllardan beri. Spekülatif yönlendirmelere çok açık bir yapı demek olan bu durumun, son bir yılda epeyce düzeldiğini düşünüyorduk ama herhalde yanılmışız. Dünya öksürüyor, bizim piyasa zatürree oluyor; ülkeden bir milyar dolar döviz çıkıyor, tüm psikolojik dengeler altüst oluyor. Demek ki, ekonomiye hâlâ yeterince güven duyulmuyor. Dengeler hâlâ kalıcı olarak yerleşmedi. Gerçi Merkez Bankası her fırsatta, "fiyat istikrarında kalıcı düzelme henüz sağlanmadı, ekonomi kalıcı olarak dengeye henüz gelmedi" açıklaması yapıyor. Doğru da söylüyor. Ancak Türkiye de 2001 krizi öncesindeki durumda değil ki. Sadece sıcak para ile büyüyen, dış ticaret hacminin sadece ithalat yönüyle arttığı bir dönemin sonucuydu 2001 krizi. Üstelik koalisyonlardan, "postmodern" darbelerden, yolsuzluklardan örselenmiş, delik deşik olmuş bir ekonominin dibe vuruşu idi. Eğer iktisadi bir krizi, oluştuğu şartlar ve unsurlar içinde değerlemezseniz, şimdiki gibi yanlış alarmlar vermek durumunda kalırsınız. 120 milyar dolar Dış ticaret açığının 20 milyar doları aşmasını panik ve telaş vesilesi yapıyoruz. Rakamı ciddiye almayın demiyorum. Lakin, durumu 2001 ile karşılaştıracaksanız, lütfen o tarihteki dış ticaret hacmini de hesaba katın. 60-70 milyar dolarlık bir hacimde 20 milyar dolar açık dengeleri sarstı o tarihte tabii ki; ama bugün 120 milyar dolar hacimden bahsediyoruz. Yani ekonominin kendi dinamikleri içinde dengeye gelecek bir tablo var ortada. Üstelik, Deutsche Bank'ın da belirttiği gibi, "dalgalı kur sigortası" da yürürlükte. Yani ortalığı velveleye vermenin alemi yok. Tabii son birkaç gün bize şunu gösterdi: Taşlar, zihinlerde halen yerine oturmuş değil. Ekonomiye güven konusunda daha gidilecek bir hayli yolumuz var. Hükümet de bu durumu tespit eder ve rehavete kapılmak için, "her şey yolunda" havasına girmek için çok erken olduğunu görür umarım. Türkiye, yıllarca didik didik edilmiş ekonomisini düzeltmek için bir iki yıl daha "işi çok sıkı tutması" gerektiğini, hiç gevşeme lüksünün olmadığını bir kere daha hatırladı.