Başbakan Erdoğan tarafından Ak Parti'ye davet edilen Süleyman Soylu önceki gün partiye katıldı. Hiç bir övgü ve güzelleme saiki taşımadan şunu net olarak söyleyeyim: Süleyman Soylu, Ak Parti'nin son dönemdeki en önemli kazancıdır. Başbakan iki ismi bizzat görüşerek ve eş zamanlı olarak partisine davet etti: Has Parti Genel Başkanı Numan Kurtulmuş; 3 yıldır hiçbir partiye, teşkilata sırtını dayamayan, hatta aktif siyaset bile yapmayan tek başına bir siyasetçi, Süleyman Soylu... Başbakan'ın siyasi tecrübe ve vizyonunun örneği aslında bu durum... Zira Soylu, Türkiye'nin askeri ve ideolojik vesayetten arınması ve demokratikleşmesi sürecini kesintisiz ve yalpalamadan destekledi. Tabela partisi olan Demokrat Parti'ye 2009'da 2 milyona yakın oy kazandırırken de öyleydi. DP son seçimde 250 bin oy alabildi. Nitekim, askeri ve ideolojik vesayete karşı duruşu sebebiyle, o iki milyon oya rağmen DP Genel başkanlığından darbe ile devrildi. Yetmedi, partiden ihraç edildi. Sonra 'bir başına siyasetçi' olarak referandumda evet için mitingler, konferanslar yaparken gördük Soylu'yu... Başka bir partide siyaset yaparken de, bir başına siyaset yaparken de Ak Parti hükümetinin vesayeti kıran ve sivil demokrasiyi güçlendiren adımlarına hep destek verdi. Türkiye'de siyaset 'eğilip bükülmeyen, renkten renge girmeyen, berrak ve net tavırlı' siyasetçilerle yapıldıkça demokrasi de sürekli hale gelir. Erdoğan böyle bir siyaset yaptığı için muazzam bir seçmen desteğine sahip... Süleyman Soylu da 'siyasi doğruculuk- political correctness' denen illete kendini kaptırmayan siyasetçilerden... Doğru bildiğini doğru olarak söylüyor. Türkiye'de devletin dilini, müesses nizamın retoriğini asla kullanmıyor, hatta reddediyor. En önemlisi de demokratik,sivil, özgürlüklerin genişlediği bir ülke hedefini yıllardır ve fasılasız dile getiriyor. Ak Parti demokratik ve sivil özgürlükçü bir üslupla toplum nezdinde karşılık bulmuştu. Son dönemde biraz zayıflayan bu üsluba Soylu'nun katacağı çok şey var. Türkiye'nin de sivil ve demokrat siyaseti samimiyetle benimseyen siyasetçilere... >> Bir madde iki evham, bir hicab Yeni Anayasa için TBMM bünyesinde çalışan Yazım Alt Komisyonu'nda, kamu hizmetine girme hakkıyla ilgili madde yazılırken iki itiraz olmuş. İlk hali 'her vatandaş kamu hizmetine girme hakkına sahiptir' olan kanuna MHP'li üyeler 'türk' kelimesi eklensin diye itiraz etmiş. CHP'li üyeler ise 'bu haliyle yazılırsa başörtülüler kamu hizmetine girebilir' endişesiyle 'görevin gerektirdiği nitelikler saklı kalmak kaydıyla' ibaresinin eklenmesini istemiş. Ak Part'li üyeler de kabul etmiş. Türkiye'de siyaseti sınırlayan, özgürlükleri genişleten her olumlu adıma 'ama'lar, çekinceler ekleten bu ideolojik evhamlardan ne zaman kurtuluruz bilmiyorum. Siyasette ve kamu hayatında başörtüsünün 'hâlâ' çekince konusu olabilmesi de Ak Parti'nin hicabı olsa gerektir.