AB ile müzakerelerin başladığı tarih olan 3 Ekim'den sonra Türkiye gündemine sokulan olayları ardı ardına düşünmeye çalışın. Gerçek gündem ile, yani halkın, yatırımcının, tüccarın zihnindeki ile ne kadar örtüşüyor sizce? Ermeni konferansından Pamuk davasına, mal varlığından Ofer'e kadar türlü çeşitli gündem, haftalar boyu gazete manşetlerine tırmandırıldı. Kuş gribi ve İran krizi gibi "de facto" bir iki gerçek gündem maddesi dışında haber diye hep bunlar sunuldu önümüze. Sunulmaya da devam ediliyor. Bir de ilginç bir elekten geçiyor haberler: müspet ve gelecek için önemli haberleri eleyen bir elek. Türkiye'nin cari açığının yarısını doğudan yabancı sermaye ile finanse edebilir hale gelmesi, enerjide dışa bağımlılığı azaltacak çok önemli nükleer enerji projeleri, AB ile tarama sürecinin umulandan iyi gitmesi, "endişe edilen" dönem başkanı Avusturya'nın esas müzakerelere geçiş için yeşil ışık yakması... Bu listeyi uzatmak mümkün. Bunlar Türkiye'nin bugününü ve yarınını ilgilendiren, aslında hepimizi etkileyen "gerçek ajanda". Peki sizler son aylardaki önemli konular denildiğinde, -kuş giribi dışında- bunlardan hangisini hatırlıyorsunuz? Neredeyse hiçbirini, değil mi? Zira size sunulan gündemde Başbakanın argo kelimeleri, liderlerin mal varlığı, Unakıtan'ın çocukları var. Kronik Yapay gündem oluşturmanın ve bunun üzerinde yaygara yapmanın mutlaka bir arka planı vardır. Bu hep böyle olagelmiştir. Son ayların dezenformasyon ve şişirilmiş haber bombardımanının da bir "gerçek sebebi" vardır. Ben bu arka planı bilemem. Ama etki ve sonuçlarını gözlemliyorum. Bu tür kaotik gündemlerin arkasından bir istikrarsızlaştırma, yani taşı yerinden oynatma inisiyatifi çıkar. Sebepler muhtelif olabilir; ekonomik, siyasi, derin... Aklı selim de işte tam burada devreye girmelidir. Çıkarılan gürültü ve kaldırılan toz duman arasında gerçek gündemden kopmamak, yani raydan çıkmamak lazım. Türkiye'de gelişim ve değişim isteyen her iktidarın statüko ile meselesi olmuştur. Menderes ve Özal gibi... Rahmetli Özal manivelayı kısmen eline almayı başarmıştı. Şimdi ise, AB süreci ve ekonomik toparlanma ile birlikte manivela statükonun elinden "geri gelmemek üzere" gidiyor gibi. Yapay gündemlerin, gerilimlerin, müspet olan hiçbir şeyi görmemelerin altında yatan da galiba bu. Arka plan mı? Dedim ya, işin o tarafını bilemem.