Senenin ilk iş gününde iyi bir haber aldık: Enflasyon oranları beklenenden düşük geldi. Ülkenin, birbirini azdıran iki büyük baş derdinden birisinden kurtulma sürecimiz olumlu şekilde devam ediyor. Diğeri ( yani yüksek reel faiz ) ağır da olsa enflasyonun ardından gerileme yolunda. Şunu kabul etmemiz gerekir: Enflasyonla mücadelede en başarılı ve kararlı olan şu anki hükümettir. Lafta değil, icraatta yaptılar mücadeleyi. Kamu açıklarının azaltılmasını sağlayarak, enflasyonun beline "doğru yerden" vurdular. Bütçe disiplinine önem vermeleri ve ilk olarak Kemal Derviş'in telaffuz ettiği "kaynağı bütçede olmayan harcamayı yapmama" prensibine riayet etmeleri de, onların bugüne kadar netice almalarını sağladı. Sosyal güvenlik ve kamu açıklarına karşı yapısal reformları, biraz gecikerek de olsa hayata geçireceklerine dair güçlü sinyaller verdiler. Bu sayede, ekonominin vazgeçilmez faktörü olan "güven"i de sağladılar. Merkez Bankası... Enflasyon ile mücadele, arkasında siyasi irade olmadıktan sonra beyhude bir çabadır. Ancak, para politikalarını doğru uygulayan bir Merkez Bankası da bu mücadelenin temel unsurudur. Hakkını teslim etmek lazım, Süreyya Serdengeçti başkanlığındaki Merkez Bankası, son üç yılda gerçekten övgüyü hak edecek kararlı ve sakin bir politika izledi. Türkiye'de adettir, dövizde veya faizde dalgalanma olduğunda, MB yerden yere vurulur ve müdahaleye çağrılır. Serdengeçti hepimize, para piyasalarının dakika başı müdahale edilerek değil, vizyon ve güven verilerek yönetilebileceğini öğretti. Dalgalı kurun aslında yüzen bir kur olduğunu ve her malda olduğu gibi dövizde de fiyatı arz ve talebin belirlemesi gerektiğini gösterdi piyasaya. Bugün sıfırı az, itibarı bol bir parayı cebimizde taşıyoruz. Aydan aya fiyatların artmadığı bir ülkede alışveriş ediyoruz. Varılan noktada siyasi irade tabii ki çok önemli ama, Merkez Bankası'nın ve başkanının hakkını da teslim etmek gerekir. Ve dahi teşekkür etmek de...