Dostum Kostas

A -
A +

Dış politikada hiç alışmadığımız bir üslup değil mi? Yıllardır hep tepkili, muhatabımız olan devletlere düşman gözüyle bakan bir devletin Başbakanının, üstelik de geçmişte ila nihaye sorun yaşanılan bir ülkedeki muhatabına böyle hitap etmesine hiç aşina değiliz. Türkiye yıllar boyunca komşu devletlerle ilişkilerini "düşmandan korunma refleksi" temelinde geliştirdi. Öyle ya, "dört tarafı düşmanlarla çevrili" bir ülke idik. Soğuk savaş bitmiş, demirperde dağılmış, eskinin düşmanları birbirleriyle ticari ortaklıklar kurar olmuştu. Ama Türkiye'nin politikasını hâlâ "düşman korkusu" belirliyordu. Kendi vatandaşlarının arasında bile "iç düşman" arayan bir yönetim anlayışının, komşu devletler ile ilişkilerde iktisadi ve sosyal işbirliklerini ön plana çıkarması zaten güçtü. Dış ilişkilerdeki "paranoid" ruh halimizi bir tek rahmetli Özal kırmayı denedi. Mesela Yunanistan ile "Davos süreci"ni başlattı. Ama Yunan muhatabı fanatik idi; rahmetlinin de ömrü vefa etmedi. Sonraki yıllarda da Kıbrıs ve Ege konusunda itişip durduk Yunanistan'la. Her iki tarafın "şahinleri" ve onların pompaladığı "milliyetçilik" duyguları yüzünden, çözüme yönelik adım atılamadı hiçbir konuda. Tayyip Erdoğan'ın seçilmeden önceki söylemi, benim gibi birçok insanda "Kıbrıs çözülecek" umudu doğurmuştu. Gerçi hükümet olduktan sonra O da biraz yalpaladı, statükonun ağzı ile konuşur gibi oldu. Ama Özal'dan beri ihtiyaç duyduğumuz "pragmatizm" galip gelince, duygular bir tarafa kondu ve Kopenhag'da Denktaş'ın ellerinde can veren "çözüm süreci", Türk hükümetinin ısrarıyla N.York'da tekrar hayat emareleri göstermeye başladı. Mütebessim ama kararlı Türkiye'nin Kıbrıs'taki alışılagelen tutumu Prof. A. Davudoğlu'nun tabiriyle "muğlak ama sert" iken, yeni süreçte "güleryüzlü ama kararlı" bir nitelik kazandı. Çözüm, ancak onu gerçekten isteyenlerin elinde hayat buluyor. Varılan nokta, elde edilebileceğin en iyisidir. Tabii ki her şeyin bizim menfaatimiz doğrultusunda olması arzu edilir. Ama gelin fayda-maliyet analizi yapalım: Dünya üzerinde kimsenin tanımadığı, ticaret yapmadığı, seyahat etmediği "sözde bağımsız" bir yapıda "devletçilik" oynamak mı, pasaportuyla, ekonomisiyle, ticaretiyle, egemenlik hakkıyla "Kıbrıs Devletinin Türk Tarafı" olmak mı?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.