Savaş, tezkere, ekonomik yardım konularını duymaktan herkese gına geldiğini tahmin ediyorum. Bu hafta, malum gündemi dışımızda tutup, kendi gündemimizi belirleyelim. Zaten, yukarıda zikredilen konularda onlarca yazı, makale okuyabilirsiniz. Herkes gündemdeki mevzuların bir ucundan tutmuş çekiştiriyor. Sizleri bilmem ama tezkere ve savaş konularında okuduklarımdan sonra kafam bulaşık teline dönmüş durumda; dün müspet olarak düşündüğüm bir konu hakkında, bugün okuduğum bir kaç makaleden sonra kanaatim değişebiliyor. Dolayısıyla bu hafta dünya ekonomisinin, gündemin etkisinin ötesinde yaşamakta olduğu durgunluğa ve bunun önümüzdeki bir kaç yıla nasıl yansıyabileceğine kafa yoralım. Gelişmiş ülkeler durgunluğun pençesinde Amerika başta olmak üzere tüm Batı ülkelerinde son iki yıldır devam eden ekonomik yavaşlama neredeyse kronik bir hal almaya başladı. Almanya'da açıklanan yılın son çeyrek rakamlarına göre ekonomi yüzde sıfır büyüdü. Amerika'da ise bu rakam binde 7 düzeyinde kalırken, ekonomik büyümenin öncü göstergesi olan tüketici güven endeksi son 10 yılın en düşük düzeyine indi. Japonya yıllardır ekonomik daralmadan kurtulamıyor. Bizim gibi ülkelerde inanılmaz gibi düşünülse de, Japonya'da faizler uzun bir süredir sıfıra yakın seviyelerde, hatta bazı durumlarda negatif faiz bile sözkonusu. Dünya ekonomisinin beşte dördünü temsil eden bu ülkeler, bir yandan ekonomik durgunlukla boğuşurken, diğer taraftan yaşlanan nüfus ve sosyal güvenlik sistemlerinin yakında tıkanma tehlikesi gibi problemleri de yaşamaktalar. Yatırımlar duruyor İki global dev şirketin mali tabloları ile ilgili açıklamaları manidar bilgiler içeriyor. Intel (dünyada kullanılan bilgisayar çiplerinin tamamına yakınını imal eden şirket , önümüzdeki yıl yapacağı sabit yatırımlardan vazgeçtiğini açıkladı. Microsoft da ilk defa yıllık kârını yatırıma yöneltmeyip temettü olarak dağıtacağını açıkladı. Halbuki, şirketlerin, gelişme ve büyümelerini sürdürmeleri için asgari olarak yıllık amortismanları tutarında yeni yatırım yapmaları gerektiği bir ekonomik realite olarak üniversitede bizlere öğretilmişti. Zira, yatırımların aşınma payı demek olan amortisman kadar yeni yatırım, en azından üretim düzeyini aynı noktada tutmak için bir vasıtadır. Oysa dev şirketler önümüzdeki yıllarda yatırımdan uzak duruyorlar. Durgunluğun kalıcı olabileceği yönünde önemli bir gösterge bu. Ya bizim halimiz, ahvalimiz Gelişmiş ekonomilerdeki durgunluğun bizim ekonomimize şu an için çok etkisi olduğunu söylemek yanlış olur. Bizim ekonomik sorunlarımızın altında kendi öz nedenlerimiz yatıyor. Ancak, süregelen bir durgunluğun ülkemize etkileri tabii ki olacaktır. Öncelikle, mevcut ekonomik programımızın ana ekseninde olan ihracat bir süre sonra bundan etkilenecektir. ABD ve Avrupa borsaları sürekli düşerken, şirketlerinin borsa değerleri diplerde dolaşırken, İMKB'deki hisse fiyatlarının yabancılar için cazibesi çok sınırlı olacaktır. Wall Street veya Frankfurt Borsasında ucuz hisseler dururken, her an herşeyin olabildiği Türkiye'den hisse senedi almak, ancak yüksek risk seven yatırımcı grubunu cezbedecektir. Türkiye'de çok şükür şu an için resesyon ( ekonomik daralma ) yok. Ekonomi geçen sene her tahminin üstünde büyüdü. Bugün için dünyadaki durgunluk da bizim ekonomiyi fazla etkilemiyor; lakin dünya piyasalarında bu durağanlık devam ederse, etkilerinin bize de uğraması tabiidir. En azından geçmişte Uzakdoğu'da, Arjantin'de canı yanan yatırımcının yaptığı gibi, durgunluktan ve diğer borsalardaki düşüşten etkilenen yabancı yatırımcılar durumu ehven gibi görünse de, riski yüksek olan Türkiye piyasasına yatırım yapmak istemeyebilir. Umalım ve dileyelim ki, dünya üzerindeki durgunluk kısa sürsün, ekonomiler canlansın, biz de bu canlılıktan ülke olarak istifade edelim.