'Bir günlük kayıp 33 milyar dolar' tarzı abartılı yorumlar yapacak değilim. Pazartesi günü çöken borsanın tek müsebbibi "iddianame garabeti" değildi. Dünya finans piyasalarında giderek karmaşık ve karanlık hale gelen durum bizim piyasaları tabii ki etkiliyor. Yüzyıllık Bear Stearns'ın batışı, dev Carlyle yatırım fonunun tasfiyeye gitmesi birer kâbus gibi çöktü dünyanın üstüne. Batı'da işler hiç ama hiç iyi gitmiyor. *** Beni kahreden şu: Türkiye ilk defa, bir dünya krizine teğet geçme, hatta güvenilir yatırım bölgesi olma fırsatını yakalamıştı. İlk defa bu ülkede, bir krizin fırsata dönmesi ihtimali belirmişti. "İddianame garabeti" Türkiye'nin önüne çıkan bu fırsatı tuzla buz etti. Türkiye, "teğet geçeceği ümid edilen" küresel krizin bir parçasıdır artık. Ne idi "krizi fırsata çevirecek" unsurlar? Yeni yapılmış seçimlerden çıkan güçlü siyasi istikrar, AB süreci ve yapısal reformlar. Mortgage ve türev piyasalar belasına bulaşmamış bir Türkiye, bu üç unsurun da katkısıyla bir güven ve cazibe merkezi olabilir...di. *** Başsavcı'nın iddianamesini okumadıysanız, lütfen okuyun. Mücerret ve mevhum suçlamalarla, niyet okumalarla dolu bu metnin, hukuki olmaktan ziyade ideolojik ve dogmatik bir zemin üzerine oturduğunu göreceksiniz. Küreselleşmeyi tehdit kabul eden, AB'yi itham eden ve bürokratik egemenlerin donuk düşünce yapısını ifşa eden bu iddianameyi yerli ve yabancı yatırımcılar da okuyacaklar. Ve devlet mekanizmasının önemli bir bölümüne hükmeden bu zihniyetin Türkiye'nin yakın geleceğine etkilerini düşünüp endişelenecekler. Borsa bugün iner, yarın çıkar.Toplumsal değişimler de, öyle veya böyle hükmünü icra eder. Ama korkarım, bürokratik oligarşinin manivelayı sivil siyasete bırakmamak için var gücüyle direnmesi dünyadaki krizi Türkiye'ye taşıyacak. Moodys'in, kapatma davası kabul edilirse ülke notunu artırmayacağını "müjdelemesi(!)" bunun öncü göstergesi olarak gündeme düştü bile...