Dünyada mekan...

Barınma ve yerleşme ihtiyacı, insanoğlunun ihtiyaçlar piramidinde hep en üstlerde yer aldı. O sebeple mülk denilince öncelikle ev, arazi anlaşıldı ve anlaşılmaya da devam ediliyor. Yıllar ilerledikçe, insanların yatırım tercihleri ve buna paralel olarak yatırım alternatifleri değişiyor. Hisse senedi, tahvil, yatırım fonu gibi "menkul, yani taşınabilir" yatırım enstrümanları yaygınlaşıyor. Ama bir yatırım aracı var ki, cazibesi bazen azalsa bile hiçbir zaman insanların güvenli yatırım tercihleri arasındaki yerini kaybetmiyor: Gayrimenkul. Üstelik diğer enstrümanlar sadece yatırım, yani tasarruf değerlendirme aracı iken gayrimenkul hem yatırım hem ihtiyaç niteliğini taşıyor. Salı günü İstanbul'da, GYODER'in çok başarılı organizasyonuyla yapılan gayrimenkul zirvesini takip ettim. Yüzmilyarlarca dolarlık fonlara hükmeden yatırım devlerinin, Türkiye'de bina, arazi, inşaat yatırımı yapmak için ne kadar istekli ve hevesli oldukları görmek, ülkemin geleceğine güven duymam gerektiğini birkez daha hatırlattı bana. Vatan toprağı Yabancıların Türkiye'de mülk edinmelerine "vatan toprağı satılamaz" saikiyle karşı çıkan slogan milliyetçileri de bu zirveyi takip edebilse idi keşke... Bu ülkeye para ve kaynak getirme hevesini taşıyan onlarca ecnebi fon yöneticisine, "topraklarımızı ele geçirmeye çalışan işgalciler" gözüyle mi bakarlardı acaba? Veya o insanların Türkiye'nin geleceğine ve potansiyeline yönelik umutlarını görüp onlar da bu ülkenin insanlarına güvenmeye mi başlarlardı? Rahmetli Özal, "Ekonomik yönden güçlü olmayan toplumların milli onur veya güçlü devletten bahsetmeleri hayaldir" demişti. Kendi gölgemizle kavga etmeyi bıraktığımız zaman, gazetelerde ikide bir "filan veya falan üst düzey devlet görevlisi, şu veya bu konuda uyardı" haberleri çıkmadığı zaman, ülkemize yatırım için gelen yabancıyı "mallarımızı ele geçirmeye çalışan işgalci" gözüyle görmediğimiz zaman, bu ülkenin ışıldayan geleceğinin farkına varacağız.