Yazı başlığının bir sonuç cümlesi olması cazibeyi azaltıp müşteri kaçırabilir ama bu defa sonuçtan sebeplere gidelim. Dünya, kredi krizi yüzünden endişelere gark olmuş durumda. Toplam zararın 500 milyar doları bulacağı konuşuluyor. "Gelişmiş" ülkelerin piyasaları da "gelişmiş" oluyor haliyle. Karmaşık borçlanma araçları, bu araçlar üzerinden oluşturulan "melez" yatırım enstrümanları ve "gelişmişliğin" getirdiği güçle sağlanan müthiş kaldıraç-leverage oranları, bu piyasaları "dev fakat kırılgan" hale getiriyor. Son aylarda Amerika ve Avrupa toz duman içindeyken gelişmekte olan ülkeler "neredeyse" sığınılacak liman haline geldiler. Bu ironik ama fiili durum, Türkiye'yi de alternatif yatırım alanı olarak cazip kılabilir. Bulaşmadan... Türkiye'nin bir mortgage piyasası yok, dolayısıyla mortgage kredilerine dayanan CDO gibi türev yatırım ürünleri de yok. Türk yatırımcılar ve bankalar, dünya devlerine yüzmilyarlarca dolar zarar ettiren bu "kağıtlara" bulaşmamış durumdalar. ABD'de mortgage problemi olarak başlayan karmaşa, Avrupa'yı da kaplayan bir borç piyasası krizine dönüştü. Türk bankalarının yurt dışı kaynaklı kredileri ise toplam yükümlülüklerinin % 15'i düzeyinde. Yani dışarıdaki borç piyasasının daralması bizim bankaların görünümünü fazla "bozmaz". Hükümetin yapılacağını söylediği Gayrisafi Milli Hasıla rakamındaki revizyon 2008 başında yapılırsa, GSMH rakamı 500 milyar doları aşacaktır. Bu da kredi notunun, en azından görünümünün pozitif yönde artırılabileceği yönünde ümitleri artırır. Dünyada endişelerin giderek arttığı, morallerin hiç de iyi olmadığı bir gerçek. Ama Türkiye, pozisyonunu iyi anlatabilir ve Hükümet de siyasi itidalini muhafaza etmeye devam ederse, ilk defa bir dünya krizinden kafası gözü yarılmadan, hatta istifade ederek çıkabilir.