Başlık biraz garip oldu, farkındayım ama hislerle gerçeklerin karıştığı "alacalı" ortamlarda, zihinleri bulanan insanların bir "ayırıcı" mekanizmaya ihtiyaç duyduğunu düşünüyorum. Kıbrıs ve devamında AB üyeliği bu yılın tartışmasız en önemli gündem maddeleri. Üstelik sadece birer dış politika mevzuu değil, yediden yetmişe herkesi ilgilendiren, (herkesin de ilgilendiği) geleceğimizin şekillenmesinde etken olacak kritik süreçler. Ülke insanının kafası, bilhassa Kıbrıs konusunda çok karışık. Bir yanda tüm milli ve ulvi duyguları ayaklandıracak konuşmalar, gözyaşları, nutuklar; diğer yanda çözülemeyen Kıbrıs sorununun ülkenin geleceğini ve gelişimini nasıl kötüleştireceğini anlatan söylemler. Tabii duyguların, insan iradesine üstün gelmesi daha kolay olduğu için de, aklı selim ile düşünüp kanaat oluşturmak bir hayli zor, değil mi? Nirengi noktası Rahmetli Özal, "iktisadi gücü olmayanın, dünya konjonktüründe söz sahibi olması hayaldir" demişti. Türkiye ekonomik olarak hiçbir zaman çok güçlü olamadı. AB süreci, kabuğu kırmamız, ekonomik eşiği atlamamız için tetikleyici unsur olacak. Kıbrıs ise hem siyasi, hem iktisadi olarak Türkiye'nin kronik baş ağrısıdır. İçi boş hamasetin tuzağına düşmeden, bunu tespit edelim lütfen. Ekonomik faktörlerin Kıbrıs'taki çözüm sürecinde hangi gelişmeye nasıl tepki verdiğini gözlemleyerek, aklın ve mantığın gerektirdiği istikameti anlayabilirsiniz. 20 yıldır bizden başka kimsenin tanımadığı, ekonomik ve siyasi olarak "şeklen" var olan ama gerçekte "yok sayılan" bir statükoyu savunmanın, Türkiye'nin geleceği için ne gibi faydalar sağladığını izah edebilecek kimse yoktur herhalde. Ulusal çıkarlar gözyaşlarıyla değil, aklı ve mantığı duyguya hakim kılarak elde edilir. Çarşamba akşamı Rum lider Papadopoulos da, R. Denktaş gibi "gözyaşları içinde" plana hayır kampanyası başlattı. Esasında bu durum bile, Ak Parti hükümetinin doğru yolda olduğunu gösteriyor. Her iki lider de sadece duygusal hassasiyetler içerisinde hareket ediyor. Milletini gerçekten seven bir lider, duygusal etkilerden kurtulup, milletinin ekonomik ve sosyal refahı için adım atar. İktisadi ve siyasi gerçekler ayan beyan ortada iken, çözüme gidenleri hâlâ "Kıbrıs'ı satmakla" suçlamanın akla ve mantığa uygun hiçbir tarafını göremiyorum, kusura bakmayın.