Kürt sorunu ve etrafında 30 yıldır devam eden bir savaş/çatışma var. Ölen on binlerce insan ve tarumar olan hayatlar, o acıların etrafında da bir öfke, kızgınlık ve nefret duvarı ördü yıllar yılı... Türkler hakim çoğunluk olarak Kürtlere kızdıkça, her asker cenazesi türlü ajitasyon ve duygu istismarıyla karşılandıkça, bu ülkenin iki yerleşik etnisitesi arasında duygusal kopuş ihtimali/riski iyice yakınlaştı. Veya bizler bu riskin yakınlaştığı korkusuna kapıldık. Gerçi bizim için korku olan bu risk, her iki tarafın ırkçı şovenlerince sevinçle karşılandı, o da ayrı konu... Bu duygusal kopuş, veya daha açık ifadeyle Kürtlerdeki Türk, Türklerdeki Kürt nefreti 'köpürtüldüğü kadar var mı' sorusuna cevap olabilecek bir araştırmayı okudum dün... BİLGESAM'ın 'Terörle mücadelede toplumsal algılar' başlıklı raporu (*) ilginç ve zannedilenlerin dışında bulgular ihtiva ediyor. Mesela, BDP'nin iddia ettiğinin aksine, Kürtlerin bu ülkeden bir duygusal kopuş yaşamadığını ortaya koyan anket sonuçları var raporda... Kürt nüfusun % 90'ı geleceğini bu ülkede tasavvur ederken, Türklerle birlikte yaşamak istemeyenlerin ancak % 2,4 olduğu görülüyor. Beraber yaşama isteğini dile getirenler Kürtler arasında yüzde 70'e yaklaşıyor. Bu konuda problemin Türklerin arasında olduğunu ortaya koyuyor rapor... Birlikte yaşama, ortak gelecek, aynı mahallede oturma gibi konularda Türklerin müspet cevap oranı Kürtlerin bir hayli altında... Misal, her 4 Türk'ten biri mahallesinde Kürt olmasını istemediğini söylerken, her 3 Türk'ten biri de Kürtlerle ortak bir gelecek tasavvuru olmadığını söylüyor. Kimi zaman ironik biçimde gündeme gelen 'Türk sorununun', meselenin sosyolojik çözümünün esas engeli olacağı ortaya çıkıyor. Araştırmada bana ilginç gelen bir netice de, Kürt ve Türk nüfusun bu ülkenin ortak geleceğinde var olacaklarına olan inancın, en yüksek oranda AK Parti seçmeninde, en düşük oranda ise MHP ve BDP seçmeninde olması... Her iki tarafın şoven unsurlarının ayrışmayı hızlandırıcı etkisini gösteren çarpıcı bir netice... Kürt sorununun silah-çatışma-güvenlik eksenine kaydığı, hatta 'Kürt meselesi artık yoktur' noktasına savrulduğu günlerde, BİLGESAM araştırması bir taraftan sorunun bütün ağırlığıyla var olduğunu, 'artık yoktur' denilince 'yok olmayacak' bir sosyolojik derinliği olduğunu gösterirken, öte yandan 'eyvah kopuyoruz, bunların derdi bölünmek' diye feryad edilecek bir toplumsal ayrışmanın olmadığını ortaya koyuyor. ..... (*): Terörle Mücadele'de Toplumsal Algılar: Dr. S. Akyürek-M. Ali Yılmaz-BİLGESAM-Eylül 2012