Ekim

Parayla, piyasayla ilgilenen herkes ekim ayıyla, daha doğrusu 3 Ekim'le yatıyor, kalkıyor. Düz piyasa mantığıyla herşey 3 Ekim'e bağlanmış vaziyette. O gün müzakerelerin başladığı ilan edilirse mesele hallolmuştur! Konuya biraz daha analitik açıdan bakmaya ne dersiniz? 3 Ekim'de müzakereler resmen başlayacak, yani 17 Aralık'ta alınan kararın hukuki uygulaması yapılacak. Bu aşamaya kadar bir mesele ile karşılaşacağımızı zannetmiyorum. Lakin müzakereler ilk "chapter"ın, yani fasılın, dosyanın açılması ile "fiilen" başlamış olacak. O ana kadar geçecek sürede ise, bazı kritik aşamalar var. 9 Ekim'de AB Komisyonu, Türkiye'nin ilerleme raporunu açıklayacak mesela. Daha sonra ise Komisyon müzakerelerin çerçeve belgesini karara bağlayacak. Akabinde de Katılım Ortaklığı Belgesi imzalanacak. Her üç belgede de Türkiye'yi biraz gerecek ifadeler ve talepler olabileceğini gözönünde tutmak gerekebilir. Bilhassa çerçeve belge ile katılım ortaklığı belgesinde, Türkiye iç siyasetindeki gerginliği artıracak ifadeler yer alabilir. Gri 3 Ekim'e odaklanmaya itirazım yok ama o tarihten sonra da gerginlikler, tedirginlikler yaşanacağını bilmemiz gerekir. Her fırsatı, müzakere sürecindeki her olumsuz ifadeyi, her pürüzü büyütüp "gördünüz mü, bu Avrupalılar bizi hiç istememişlerdi zaten" demek için bekleyen yeminli AB muhaliflerinin varlığını ve bir hayli gürültü de çıkardıklarını unutmamak gerekir. Bizdeki yeminliler gibi, AB içinde de yeminli Türk muhalifleri olduğu gerçeği de bir kenarda duruyor. "Müzakereler başladı, bu iş tamamdır" dersek, resmin bütününü gözden kaçırmış oluruz. Her demokratik süreçte olduğu gibi, hoşa giden ve gitmeyen sözler ve gelişmeler yaşanacaktır. Demokrasi ne siyah ne de beyaz olmamayı gerektirir. Sonu üyelikle bitsin veya bitmesin, müzakereler başlayacaktır ve Türkiye de duygusal kışkırtmalara kendisini kapatıp aklı selim ile hareket ettikçe bu süreçten hep kazanç sağlayacaktır. Tabii "kazanç"tan demokratikleşmeyi, özgür ve müreffeh bir toplum olmayı anlıyorsak...