Hep söyleyegeldiğim birşeydir: İktisadi konular her ne kadar rakamlarla ifade ediliyorsa da, insan unsuru dikkate alınmadan yapılan değerlendirmelerin bir tarafı hep aksamıştır. Birkaç temel kabulün dışında, ekonomide, mühendislikteki veya pozitif ilimlerdeki gibi değişmez doğrular pek yoktur. Daha doğrusu, içinde insan faktörünün olması ekonomiye, sayısal olduğu kadar sosyal bir nitelik de kazandırır. O sebeple, eğer konu ekonomi ise, insan davranışlarını, eğilimlerini, tüketim ve üretim alışkanlıklarını, yerel, geleneksel özellikleri dikkate almak gerekir. Son günlerde, bankacılık sektörünün iki uluslararası dev kuruluşu, sebepleri ekonomik olmayan ama sonuçları doğrudan ekonomik olarak ölçülebilen problemleri çözmeye çalışıyorlar. MasterCard Şampiyonlar Ligi finalinde dağıtılan ve içinde Türkiye hakkında ipe sapa gelmez ifadeler bulunan bir şehir rehberine sponsor olduğu için, özür üstüne özür diliyor. HSBC ise, Ermenistan'da düzenlendiği iddia edilen bir konferansa sponsor olduğu iddiasıyla yüzyüze kalıyor ve ilanlar vererek böyle bir şeyin vuku bulmadığını anlatmaya çalışıyor. Global köy Küreselleşme, sadece ekonomilerin içiçe geçmesini sağlamadı; haberler de, dedikodular da, yanlış anlamalar da, hatta kültürel farklılıklar da içiçe geçmeye başladı. Ve küreselleşme bir taraftan ilerlemeye çalışırken, iktisadi milliyetçilik de diğer taraftan kendine alan açmaya başladı. Hafta başından beri, çevremde onlarca kişi ellerindeki kredi kartlarını değiştirmek veya iade etmek üzere bankaların 'call center'larını arıyorlar. Ekonomik süreçlerde insani faktörlerin önemini anlamak bakımından, MasterCard'ın ve HSBC'nin maruz kaldığı tepkileri iyi okumak gerekiyor. Ekonomik başarı için herşeyi ekonomik olarak doğru yapmak yetmeyebiliyor. Sübjektif boyut bazen nesnelliğin önüne geçiyor.