Fransa'nın, süfli iç politika hesapları sebebiyle, saçma sapan bir "soykırımı inkar" yasası çıkarmak istemesi, doğal olarak hepimizi rahatsız etti. Reaksiyoner teklifler de havada uçuşmaya başladı. "Karşı soykırım yasası" çıkarma teklifinden, kaçak Ermenileri Türkiye'den sınırdışı etme "cinliğine" kadar bir sürü tepki önerisi... Dün Fransızlar Cezayir'de yüzbinlerce insanı katlederken BM'de onları "kınayamayan" Türkiye, bugün Fransa'ya tepki olsun diye Cezayir'de soykırım yapıldı diye kanun çıkaracak! Veya yasal olarak "zaten burada olmamaları gereken" kaçak Ermeni işçileri sınırdışı edecek. Ve böylece Fransa'ya ders, dünyaya da haklılık mesajı vereceğiz, öyle mi? İşin bir de ekonomik boyutu var. Fransa'ya yaptırım uygulansın deniyor ya. Bir bakalım: Fransa ile Türkiye arasındaki ticaret hacmi 10 milyar dolar. 6 milyar dolar ithalat ve 4 milyar dolar ihracat yapıyoruz. Türkiye'de 300 civarında Fransız firmasının yatırımı veya iş bağlantısı var. Bu işlerde tahminen 50 bin kişiye çalışma imkanı sağlanıyor. Tamam ekonomik yaptırım uygulayalım ama, okun bir ucunun da bizi gösterdiğini unutmayalım. Tabii ki tepki Sivil toplum örgütleri veya ülke insanı tabii ki tepki koyacaktır. Bireyler Fransız mallarını satın almaktan vazgebilirler, gezmek için Paris yerine Londra'yı seçebilirler. Raflarda Fransızca etiketli ürünleri tüketmeyebilirler. Bunlar haklı, medeni ve doğru tepkilerdir. Ama karşı yasa çıkarmak, sınırdışı etmek, ürünleri yakmak, tekmelemek, toplu yaptırımlar yapmak ne sonuç verir, ne de haklılığımızı ispatlar. Fransızlar, sinir bozucu derecede küstah tavırlı ve empati yetenekleri sınırlı insanlardır. Okul hayatım boyunca sekiz yıl aralarında bulunduğum için iyi tanırım. Soykırım konusunda Türkiye tezlerinde sonuna kadar haklıdır. Ama bunu anlatma yöntemlerinde -maalesef- başarısızdır. Diaspora'daki bir avuç Ermeni, koskoca Türkiye Cumhuriyeti'nin resmi kurumlarından daha fazla seslerini duyurmaktadır. Türkiye'nin "bu konuyu tarihçilere bırakalım"dan öte söyleyeceği şeyler olmalıdır. Ama Fransa örneğinde olduğu gibi yumurta kapıya geldiğinde "saman alevi gibi parlayan" tepkiler yerine, lobi ve ikna faaliyetine dayanan ve uzun soluklu entelektüel çabalar öne çıkmalıdır. Soykırım konusundaki haklılığımızı, sokakta Fransız arabası tekmeleyerek veya Fransız bayrağı yakarak ispatlayamayız.