Adrenalin, yüksek heyecan ve korku sonucu salgılanan bir vücut hormonu. Tehlikeli sporlar yapanların, adrenalin bağımlısı olduğu söylenir. Türkiye, heyecanını her daim ayakta tutmak isteyen, hep tetikte yaşamaktan zevk alanlar için mümbit bir ortamdır. Üzerinde konuşulacak ve senaryolar kurulacak bir konu ve risk düzeyini artıracak bir ihtimal daima mevcuttur. Mesela şimdi yaz dönemi ve piyasaya sükunet hakim diye düşünürken, bir bakarsınız ki bir G.Kurmay brifingi gündeme düşmüş. Brifing'in önü sonu, perde arkası, gizli ve açık mesajları derken, piyasayı heyecanlandıracak bir dolu malzeme dökülür ortaya. İnsanlar "ne kadar tedirgin olmalıyız acep?" diye düşünürken, ufuktan "erken seçim ihtimali" sökün eder. Haydi bakalım, bizim komplo teorisyenlerine, "perde arkası okuma uzmanlarına", "bir cümleye on mana yükleme heveslilerine" gün doğar. Yorumlar, analizler gırla gider. Piyasa oyuncularının, yatırımcıların adrenalin düzeyleri yükselmiştir yine. Üstelik, bu iki mevzunun etkileri azaldığında, gündemin "esas oğlanının" sahne sırası gelecektir: AB'den müzakere tarihi. Esas oğlanın iki de yancısı vardır: Kuzey Irak meselesi ve kürt bölgesinin durumu (tabii ki Kerkük) ile ABD ekonomisinin, dolayısıyla doların seyri. Seç beğen al Görüyorsunuz, heyecan sevenler için Türkiye bol malzeme sunuyor. AB üyeliği ve K.Irak, mevcutlu iki meselemiz zaten; her daim aklımızda. Ama "erken seçim" mevzusu, bir anda gündemin içine "itiliverdi". Bu tür mevzuların, kimin tarafından gündeme getirildiği de anlaşılamaz ne hikmetse." AK Parti 2005'te baskın seçim yapacak" dedikodusunun mahreci de belli değil, muhatabı da. Görünüşe göre kimse söylememiş ama herkesin dilinde. Bu tür söylentiler, her şeyden önce, istikrar ve güvene hava-su kadar muhtaç olan ekonomiyi etkiler. AK Parti'nin böyle bir hamleye niyeti var mı bilmiyorum. Ancak, geçmişte rahmetli Özal'ın da denediği bu tür ani hamlelerin, istikrara da, iktidara da yaramadığı bir gerçek. 2005, küresel ve yerel ekonomi için zorlu geçeceğe benziyor. Türkiye'nin bu döneme, her türlü kısa vadeli belirsizlikten uzak olarak, sağlam ve istikrarlı biçimde girmesinde yarar var. Konjonktürel ve coğrafi tedirginlikler yetiyor da artıyor, bir de "erken seçim" dedikodusundan tedirgin olmayalım.