Bugün Merkez Bankası Para Politikası Kurulu toplantısı var. Bu toplantıdan bir faiz indirimi çıkacağına dair kuvvetli beklenti mevcut. Faiz indirilecek tahmininde bulunanlar, iddialarını Ocak enflasyonunun beklenenden düşük çıkmasına dayandırıyorlar. Tabii MB'nın faiz indiriminin, ikinci el bono piyasasındaki oranları da düşüreceği, dolayısıyla yakın tarihli ihalelerden bono alanların da "kısa vadeli trading kârı" elde etme mülahazasıyla böyle bir beklentiyi desteklediklerini de göz ardı etmeyelim. Faizlerin kademeli olarak aşağıya inmesi hem kamu borçlanma maliyeti, hem de genel ekonomi için kuşkusuz sevindirici bir gelişme olur. Ancak indirimin her zaman sağlam ve tutarlı bir temele dayanması ve "geri adım atma mecburiyeti" de doğurmaması gerekir. Mevcut şartların, "bugün için" bir indirimi destekleyici mahiyette olmadığını düşünüyorum. Mesela... Mesela enflasyon. İzafi olarak bir düşüş var ama, endeks ve sepet değiştiği için, (DİE de yeni sepete göre, geçmiş fiyat serilerini yayınlamadığı için) düşüşün ne ölçüde devam ettiğini bilmiyoruz. Ana görevi fiyat istikrarını sağlamak olan Merkez Bankası, enflasyondaki düşüşün "yeni sepet verilerine göre de" devam ettiğini teyit etme ihtiyacı duyabilir ve bir sonraki ay verisini bekleyebilir. Mesela TL'nin değerlenmesi. Ekonomisi iyileşen bir paraya talep olması doğal; ancak, bir yılda % 90 artan cari açığa rağmen TL hızla değerleniyorsa, sıcak para girişi hızlanmış demektir. Güçlü bir ekonomi sıcak paradan çok rahatsız olmaz, dolayısıyla çok da korkmamak lazım. Lakin MB'nın yapacağı faiz indiriminin sıcak para için "zımni" bir teşvik yerine geçmesi de ihtimal dahilinde. Son "meselamız" ise IMF ile yeni dönem. Hiç kimse stand-by'ın imzalanacağından kuşku duymuyor ama eski anlaşmanın süresi bitti, yenisi için ön şart olan yasal düzenlemeler hakkındaysa Hükümette bile tam bir mutabakat oluşmadı henüz. Her üç "mesela" de bugün için pek tehlike arzetmiyor. Ancak MB, doğası gereği sağlamcıdır. Zemini "kaygan" bulursa adım atmayı erteleyebilir.