Bir kısım Avrupalı müzakere tarihi yakınlaştıkça ilkeyi kuralı bir tarafa bırakıp "Türk fobisini" iyice dışına vurunca, bizde de "madem öyle, işte böyle" deme taraftarları çoğalmaya başladı. Ne de olsa Akdenizliyiz, fevriyiz; serde kabaran milliyetçi duygular da var. "Bunlar bizi istemiyorsa, biz de onları istemiyoruz" tavrı çokça taraftar bulabilir bugünlerde. Bir kısım "uyanık bekçi"ye göre ise AB zaten bizi sömürmek amacıyla içine almak istiyor! Yani dirsek çevirip müzakere masasını devirmemiz her halükarda iyidir! Kısacası hükümetin elinde, "kısa yoldan kahraman olma" imkanı mevcut. Çek restini Avrupa'ya, dön sırtını gel ülkene, ulusalcıların gönlünde taht kur! Lakin hükümet sakin ve itidalli tavrıyla belki "kahraman" olmayacak ama, "ülkesinin uzun vadeli çıkarını kollayan" olacağı kesin. Türkiye, Avrupa'nın arkaik politikacılarının hezeyanlarına cevap yetiştirmek yerine, üzerine düşeni yapıp topu AB'ye bıraktı. Ve AB'nin kendi çelişkileriyle yüzleşmesini sağladı. Brüksel'deki ve Avrupa basınındaki tartışmaları izlediğinizde bu yüzleşmenin sıkıntısını müşahade edebiliyorsunuz. Mecbur muyuz? Hem evet, hem hayır. İlke olarak tabii ki AB ile müzakere etmeye mecbur değiliz. Türkiye nihayetinde egemen, bağımsız ve kendi iradesiyle ayakta duran bir devlet. AB üyeliği olmadan da hayatını idame ettirir. Ama pratikte, iktisadi refahı gelişen, demokrasi kalitesi yükselen, özgürlüğü toplumun temel değeri haline getiren bir ülke için, AB kriterlerinde tarifini bulan reform ve uygulamalara ihtiyacımız var. Keşke AB zorlaması olmadan bu reformları yapabilse idik. Şu veya bu şekilde, Türkiye yüksek standartta bir ekonomik istikrar ve demokrasi için adımlarını atıyor. Bunu da bir taahhüt ile güvence altına alıyor. İşte bu taahhüdün adı AB üyeliğidir. Yabancı yatırımcının bir yılda getirdiği 35-40 milyar dolar, biraz da bu taahhüde güvenerek ülkemize park etti. Bugün ekonomi belirgin biçimde iyileşiyor, özgürlükler -azar azar da olsa- artıyor. Yatırımcılar bu iyiye gidişin devamlılığını AB sürecinde görüyorlar. Hükümet de bu gerçeğin farkında olduğu için aklı selim ile hareket ediyor. İşin aslı burada...