Gelişiyoruz da...

A -
A +

BM'nin her yıl açıkladığı İnsani Gelişmişlik Endeksi'nin bu yıl açıkladığı sonuçlara göre Türkiye 92. sırada... Ortalama hayat sürelerini, eğitimli nüfus sayılarını ve satınalma gücüne göre hesaplanan kişi başı milli geliri esas alan ve birçok parametreyi içeren bir endeks... Tartışılmaz bir referans veya gösterge değil tabii ki... Ancak istatistik, hesaplamalara ve kıyaslara dayandığı için 'boşverilecek' bir kriter de değil... Zira sadece ekonomik büyümeyi veya toplam üretimi, harcamayı değil, bireylerin hayat standartlarını da dikkate almayı hedefliyor. Çocuk ölümleri, trafik kazaları, gelir dağılımındaki dengesizlik gibi olumsuz girdileri de hesaba katıyor. İlk bakışta, Yunanistan gibi iflasla boğuşan bir ülkenin, Küba gibi, Azerbaycan gibi otoriter biçimde yönetilen ülkelerin Türkiye'nin 30-40 basamak üzerinde olmaları endeksin mantığını sorgulatıyorsa da... Neticede 'bir şeyleri de' gösteriyor bize... Ekonometrik olarak eleştirmek, o işin uzmanlarına düşer. Bize düşen ise, kızmadan, burun kıvırmadan bu endeksin gösterdiği bazı doğruları fark etmek. Ve tabii, gelişmiş ülke olmanın sadece toplam milli gelirden veya kocaman binalar yapıp gururlanmaktan ibaret olmadığını bilmek... Çinekop ve Angus Bu ülkenin öyle baskın meseleleri var ki, günlük hayatın yalın ama bir o kadar da sahici dertleri arada kaynayıp gidiyor. İstanbul'da hafta içinde iki eylem oldu. Önce büyükbaş hayvan satıcıları E-5 yolunu kestiler. Sonra da balıkçılar Boğaz'ı... Birilerinin derdi ithal Angus'lar idi, diğerlerinin ise avlayamadıkları çinekoplar... Türkiye geniş kırsalına, otlaklarına rağmen yeterli et üretemediği için ithal sığır getirmek zorunda kalıyor. Aynı Türkiye, üç tarafını saran denizlere, bir de iç deniz olan Marmara'ya rağmen yeterli balık üretemiyor. AB'de yılda ortalama 26 kilo balık tüketilirken, balık ülkesi olması gereken Türkiye'de 8 kilo... AB'de yılda 100 kilo et tüketilirken, et ülkesi olduğu zannedilen Türkiye'de 6 kilo... Buna rağmen et üretimi yetmediği için sığır ithal ediliyor; denizde ise balık nesli tükenmeye yüz tutuyor. Bir yerlerde yanlış var demek için uzman olmaya gerek var mı? 'Dez'enformasyon İletişim gelişiyor, bilgi oluk oluk akıyor diyoruz. Ama hakiki ve nesnel bilgiye, habere erişmekte aksıyoruz kimi zaman... KCK tutuklamalarında yaşadığımız gibi... Ülkenin en yakıcı mevzusunda ne nedir, nasıldır anlamak için pösteki sayıyoruz. Tamam, adli süreçlerde gizlilik prensibi olabilir. Ama 'bir şekilde' sızan bölük pörçük bilgileri anlamak için 'fili tarif eden körler' gibi debelenmesek de... Bu konularda derli toplu bir enformasyon, bir bilgilendirme olsa... Yani lafını çok ettiğimiz 'şeffaf devleti' bu tür yakıcı mevzularda görebilsek... Yanıltıcı ve kışkırtıcı propagandanın en güçlü panzehiri doğru ve anlaşılır bilgi değil midir?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.