TSK ülkeye nizam, siyasete ayar vermek, 'iç tehdit tanımları' filan yapmaktan vazgeçip asli sorumluluk ve görevlerine dönme emareleri gösterince,
Bir övgü sağanağı, 'orduyu yere göğe koyamama halleri' başladı ki, sormayın gitsin.
'Askerin milletle kucaklaşması'ndan tutun da, 'göz bebeğimiz TSK'ya kadar, bilindik ne kadar retorik varsa kullanılıyor.
Tamam, birkaç yıl önce darbe yapma azim ve kararlılığındaki bir kurumun, bugün siyasete ve seçilmiş iktidara tabi olan haline sevinelim.
YAŞ'taki oturma düzeninden, 30 Ağustos resepsiyonundaki 'pozisyon değişikliğine' kadar birçok müspet değişiklik var.
Çok dirense de, son ana kadar manivelayı elinden bırakmamaya uğraştıysa da 'olması gerekeni' kabul etmişe benziyor TSK...
Ancak asker ülkenin demokratik değişim serencamının çok gerisinden geliyor ve gidilecek çok mesafe var.
Yapılan iyi işleri, 'iradi veya metazori her türlü tekamülü takdir edelim.
Lakin, bir devlet kurumunu 'zaten olması gereken niteliğe dönüyor diye' bu kadar övmenin, 'ordu milletle kucaklaşıyor' filan diye coşkunluklara garkolmanın da haddinden fazla bir sevinç hali olduğunu düşünüyorum.
TSK bu ülkenin kurumudur; tıpkı sağlık, adalet, maliye teşkilatları gibi...
Bu kurumların iyi performansına takdir, kötü performansına eleştiri şeffaf ve hesap verebilir bir devletin gereğidir.
Ama bu ülkenin bilinçaltına on yıllarca zerkedilmiş olan yüce ve dokunulmaz ordu imgesinden de bir an evvel kurtulmak gerekir.
Sıhhatli bir demokrasi ve açık bir toplum için...
Ağa Camii
Beş vakit namaz kılanlar İstiklal Caddesi veya Taksim'e çıktıklarında, muhakkak uğradıkları bir mekân vardır: Ağa Camii..
Namazla pek ilgisi olmayanların da şadırvanında serinledikleri, gölgesinde soluklandıkları bir yerdir 400 yıllık cami..
Pera'nın, Cadde-i Kebir'in en önemli İslami nişanesi olmuştur yüzyıllarca...
Yanıbaşındaki Cercle d'Orient binası bir AVM'ye kurban edilince...
Doymak bilmez bir gayrimenkul iştahı ile yerin altı metrelerce oyulunca..
Pera'nın nişanesi, namaz kılınacak tek mekânı Ağa Camii de temelden sallanmaya başladı.
Âdeta dengesini yitirdi.
Şimdi kubbesinde ve duvarlarında oluşan çatlaklar yüzünden tamamen kapatılması bekleniyor.
AVM'nin sahibi olan şirket caminin restorasyonunu yaptıracakmış.
Parayı bastırınca her şeyin çözüldüğü -zannedilen- bir çağdayız ya...
Bu mesele de 'hallolacakmış'.
Geriye dengesini yitiren İstiklal Caddesi ve -çatlakları onarılsa da- bir AVM uğruna 'hâk ile yeksan olmasına ramak kalan' Ağa Camii bırakarak..
Son filinta
Taksim'in tek camisidir o... Necip Fazıl orada keşfeder Abdülhakim Arvasi adındaki nuru... Nazım Hikmet içi sızlayarak orada ağlar imanına.
Haydi tüm dünya sizin olsun da...Taksim'in tövbekârları, Beyoğlu'nun pişmanları, İstanbul'un nadimleri, yeryüzünün kederli garipleri... Biz, şimdi hangi duvara yaslanıp da ağlayacağız?
(Sibel Eraslan'ın 5 Ağustos tarihli Star gazetesi'ndeki yazısından..)