99 yılında IMF ile imzalanan stand-by anlaşmasının süresi bu yılın sonunda doluyor. Uluslararası Para Fonu'nun desteği ile yürürlükte olan "Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı" da fiilen nihayetlenmiş olacak. Programın adını referans aldığımızda, program yürürlükten kaldırılırsa, "Türkiye güçlü ekonomisi olan bir ülke haline geldi" şeklinde mi anlamalıyız bu durumu? Veya IMF ile yeni bir anlaşma imzalanmazsa, "tamamdır, ülkemiz iktisadi olarak rüştünü ispat etti" diyebilir miyiz? Bu sorulara objektif cevaplar vereceksek, tam olarak evet diyemeyiz. Makro ekonominin iyiye gittiği, enflasyonun, faizlerin düştüğü, bütçe disiplinine artık riayet edildiği doğru. Lakin, on yılın ekonomik enkazı da iki yılda kalkmıyor tabii ki. Halihazırda Türkiye'nin borçlanma seviyesi hâlâ yüksek. Reel faizler güçlü bir ekonominin kabul edebileceği sınırların üzerinde seyrediyor. Bütçe'de yatırıma gereken pay ayrılamıyor henüz. İşsizlik problem olmaya devam ediyor. Türkiye birey bazında ekonomisini doğrultma yolunda ama netice almaya biraz daha zaman var. O halde, yıl sonunda hükümet aynı analizi yapacak ve istikrar programını belki bir, belki iki yıl daha uzatacaktır. Tabii ki tedavinin dozu ve şiddeti azalacak, neticeleri de daha bariz bir şekilde görülecektir. IMF ile ne olur? Moody's analisti Lindow, "Avrupa Birliğinden müzakere tarihi alındığı takdirde Türkiye'nin IMF ile yeni bir anlaşma imzalamasına gerek kalmayabilir" diyor. Mantıklı bir yaklaşım. Zira, müzakere tarihi, Türkiye'nin AB organlarınca ekonomik olarak da yakın izlemeye alınması ve iktisadi kriterlerin hızla yerine getirilmesi anlamına geliyor. IMF'nin üstlendiği "denetleyici ve zorlayıcı" rolü, bir anlamda AB almış olacak. Bu analizi doğru kabul etmekle birlikte, IMF'nin Türkiye'ye en çok borç veren kuruluşlardan birisi olduğunu da düşünmemiz lazım. 20 milyar dolara yakın (faizi ile) alacağı olan bir kuruluş, Türkiye ile yakın temasa devam etmek isteyecektir. O halde, IMF ile iç içe durumumuz, belki format değiştirse de, 2004'ten sonra da bir müddet devam eder. Özellikle 2005 yılından itibaren Hazine'nin Uluslararası Para Fonu'na yüklü ödemeleri olduğunu da düşünerek, "IMF ile işimiz bu sene biter" diye fazla esip savurmamak iyi olur.