Hep söylenegelen bir sözdür: Risk almayan başarılı olamaz. Oysa başarı azim ve kararlılık gerektirir. Bir de cesaret... Ve cesur olmak, göze alabilmektir. Riski de, başarısızlığı da, yanlış anlaşılmayı da... İnsan inandığı ölçüde güçlüdür. Yaptığı işin, söylediği sözün, aldığı kararın doğruluğuna inanmak için de niyetinin halis ve samimi olması gerekir. İnsanın iç sesidir niyet; vicdanının ifadesidir. Yüce dinimizin "ameller niyete göredir" düsturu aslında bizler için bir uyarıcı işaret değil mi? Yapılan işe, söylenen söze değer katan, o işi yaptıran, o sözü söyleten niyettir. *** "Zalimler korkak olur" demişti, merhameti kendisine şiar edinen bir insan, zulmün payidar olmayacağını da vurgulayarak... "İyi" sıfatını hak eden insan ise diğerkamdır; kendi mutluluğunu ve huzurunu diğer insanların iyiliğinde arar. Yani niyeti halistir. Ve onun için de, olanca mütevazılığının ardında, güçlüdür. Nefsini terbiye ederken de, doğruyu savunurken de güçlüdür. Sıkıntı ve üzüntüye maruz kalabileceğini göze aldığı için güçlüdür. Haklı olduğunu bildiği için güçlüdür. Tevekkül sahibi olduğu için güçlüdür. *** Rahmetli Özal'ın uğradığı suikasttan bir dakika sonra kendiliğinden söylediği bir söz vardı: "Allah'ın verdiği canı onun izninden başka alacak yoktur; biz de ona teslim olmuşuzdur." Ölümün teğet geçtiği bir anda bu sözü söyleten, tevekkülün verdiği güçtür. Niyeti halis olan insan tehlikeyi, riski göze alabilir; zira güçlüdür. Adil ve şefkatli olan yönetici güçlüdür mesela... Kendi iç muhasebesini yapanlar, hata ve noksanlarının farkında olanlar, komplekslerinin esiri olmayanlar güçlü insanlardır. Gücü şiddet , güçlü olmayı da başkasını ezmek, hakaret etmek zannedenler için bu lafların bir anlamı yok tabii ki... Tevekkülün sonsuz kuşatıcılığında kendilerini ifade edenler ise gerçekten güçlüdürler.