GÜVENMEK

A -
A +

AK Parti'nin tartışılmaz seçim zaferi yıllardır unutulan tek parti iktidarına giden yolu açınca, Türkiye hasret kaldığı bir duyguyu yeniden hissetmeye başladı: güven. Borsa'nın şahlanışı, faizlerin düşüşü, iş dünyasından gelen iyimser sesler hep bu güvenin tezahürleri. Aylardır, AK Partinin muhtemel seçim başarısına karşı olmadık korku senaryoları yazanlar, tedirginlik pompalayanlar, seçim sonuçları ile beraber yükselen güven ve iyimserlik havası ile ters köşe oldular. Gerçi hızlı bir tornistan ile konjonktüre uygun tezahüratlara başladılarsa da, içten içe, halkın nabzını bir defa daha tutamamış olmanın ezikliğini de yaşamıyor değiller. Statüko ve değişim AK Partinin bileğinin hakkıyla aldığı bu sonuca hala şaşıranlar şunun farkına varmalılar ki, Türkiye son 40 yılda, Özal döneminden sonra,, devrim niteliğinde bir seçim yaşadı. Merkezi esas alan statükocu siyasi yapı kırıldı. Özal'ın 1983'de meclise taşıdığı, avamı yani halkı temsil eden irade, bu seçimle yeniden iktidara talip oldu. Statükoyu temsil edenlerin yaşadığı şaşkınlık ve endişe, yıllardır ellerinde tuttukları yönetim manivelasının, "ötekiler" diye ayırdıklarının eline geçmesinden kaynaklanıyor. Endişeye mahal bir durum olmadığı görülmeye başladıkça da, iyimserlik artmaya, beklentiler müspet hale gelmeye başlıyor. Türkiye'nin yaşadığı problemlerin temelinde kaynaklarının yetersizliği veya kapasitesinin azlığı değil, toplumda mutabakat olmamasının ve güven bunalımının yattığı bu sonuçlarla bir kez daha tescil edilmiş oldu. Güçlü bir irade ile iktidara gelen bir partinin, gerçekçi, pragmatik bir söylemle çok şeyler yapabileceğine dair inanç giderek artıyor. Üç temel mesele AK Parti iktidarını, birçok farklı konunun yanında üç temel mesele bekliyor. IMF ile ilişkiler, İç borçlar ve faiz, AB üyelik tarihi. Her üç konuda da AKP lideri Tayyip Erdoğan net ve pozitif beyanatlar verdi. Şimdi iş bunların hayata geçirilmesinde. IMF ile ilişkilerin, müzakere esasına dayalı olacağı ve istikrar programının birkaç rötuşla devam ettirileceği zaten seçim öncesinde söylenmişti. Faiz dışı fazla hedefinin (% 6,5) tutturulacağı, faiz düşüşü ile birlikte bu hedefin zamanla revize edilerek ekonomik canlanmanın artırılacağı yönündeki ilk beyanlar da son derece cesaret verici. Zaten, faiz oranlarının sağlanmaya başlanan güven ortamı ile düşeceği ilk haftadan belli oldu. Gerçi çok hızlı bir faiz düşüşünün, ekonomik programın esnekliğini azaltabileceğini de düşünebiliriz. Ancak, reel faizlerin mevcut seviyelerden % 10-15 civarına inmesi de önem arzediyor. Dolayısıyla, faizin düzenli olarak gerilemesi çok müspet olacaktır. AB konusunda ise, Tayyip Erdoğan ve AkP kurmayları gerçekten samimi ve arzulu bir gayret içerisindeler. % 35 gibi mutlak bir halk iradesini arkasına alan bir partinin bu konudaki açık ve samimi tavrı, Türkiye'nin AB kriterlerini yerine getirme konusundaki iradesine tereddütle bakan AB ülkelerine herhalde birşeyler anlatmaktadır. Umutlanmak istiyoruz Türkiye'yi seven herkes gelecek için umutlanmayı hakediyor. Seçimin sonuçları hakedenlere bu umudu verecek gibi görünüyor. Piyasaların ilk tepkisi de bunu teyid eder mahiyette. Ak Parti kadroları genç, otokrasi ile çatışarak gelişmiş, gerçekçi hedefleri olan kişilerden oluşuyor. Statükonun dışından gelmeleri, seçkinci sınıfları temsil etmemeleri, piyasanın içinde bulunmaları gibi özellikleri ile ülkenin sorunlarının farkında olduklarını düşünebiliriz. Bu özelliklerini yönetim mekanizmasına da yansıttıkları takdirde, "seçilseler dahi iktidar olamazlar" denilen kadroların önce umut, ardından da zamanla başarı getirdiklerini görebiliriz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.