Güvensizlik

A -
A +

Türkiye, uygarlaşma ve özgürleşme yolunda ciddi adımlar atma çabasında. Her gün daha fazla sayıda insan, yaşadığı ülkeyi, sahip olduğu şartları, devletin ona sunduğu hizmeti sorgulamaya başlıyor. Birey olmanın farkına varan yurttaş sayısı giderek artıyor. Kendisine tarif edilen, kimi zaman dikte edilen dünyanın dışında farklı, çok boyutlu yaşam tarzlarının var olduğunu görüyor. Kavramsal tarifler, yerini pratiğe bırakıyor. Devletin sadece "korkulan ve tabi olunan" değil, talep edilen, kimi zaman da hesap sorulan bir idari mekanizma olabileceğinin farkına varıyor birçoğumuz. Demokrasi bireyin iradesine dayanır. Türk insanının çok alışık olmadığı bir ön kabul bu. "Devlet bilir, devletimize can feda" teslimiyetçiliğinden, "bireye hizmet eden ve hesap sorulabilen devlet"e geçiş tabii ki kolay olmayacak. Nitekim olmuyor da. Her türlü "düşmana" karşı kendini koruma refleksi ile teçhiz edilmiş bir devlet mekanizmasının, ülkenin içine girdiği bu dönüşüm sürecinde kasılmasını, kramplar geçirmesini yadırgamamalıyız. Önce kendine... Bir insanın etrafına güvenebilmesi için, önce kendine ve yaptıklarına güven duyması lazım. Oysa Türkiye'de sistem, itimatsızlık üzerine kurulu. Devlet vatandaşın beyanına hiç güvenememiş, hep teyit etme lüzumu hissetmiş. Siyaset bürokrata, bürokrat yürütme erkinin seçilen ile paylaşılmasına karşı hep ikircikli olmuş. Güvensizliğin olduğu yerde fikri ve eylemsel özgürlükler de alabildiğince kısıtlandığı için, "işkilli bir devlet ve onun tedirgin vatandaşları" haline gelmişiz. Vatandaş, modern zamanların "düşünen ve özgürleşen birey" tarifine uygun taleplerde bulunmaya başlamış ama statükoyu "değişmez kalıplar manzumesi" olarak savunan devlet, dönüşüme ayak uyduramamış. Bugün her türlü "hürriyet ve insan hakkı" talebine feveran edenlerin haleti-ruhiyesini anlayabiliyorum. Tüm reaksiyonun temelinde "emniyetsizlik" duygusu yatıyor. Kendine ait olduğunu düşündüğü egemenlik alanına yönelik talep ve eleştirilerin doğurduğu bir "emniyetsizlik." Kalitenin, şeffaflığın ve objektifliğin öne çıkmaya başladığı bir Türkiye'de, "liyakatin tanımı" da yeniden yapılmaya başlanıyor. Kaçınılmaz olarak...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.